Suriyelilerin Geri Dönüşü ve Ekonomik Etkiler

Esed rejiminin çöküşüyle Suriye yeni bir döneme girdi ancak istikrar ve güvenlik sağlanmadan Suriyelilerin geri dönüşü kolay görünmüyor. Doç. Dr. Zeynep Burcu Uğur, Suriye ve Türkiye ekonomilerine yönelik yeni beklentileri Fokus+ için kaleme aldı.
Zeynep Burcu Uğur
Suriyelilerin Geri Dönüşü ve Ekonomik Etkiler
13 Aralık 2024

Geçtiğimiz hafta sonu çok hızlı bir şekilde ardı ardına önemli şehirlerin düşmesinin ardından, Beşar Esed’in de ülkeden kaçması ile Suriye muhalifler tarafından elde edilmiş oldu. Bu hızlı gelişmeler “Türkiye’de yaşayan Suriyeliler ülkelerine geri dönecek mi” sorusunu da beraberinde getirdi. 

Suriyelilerin geri dönüp dönmeyeceğini anlamak için Suriye ekonomisinin durumunu inceleyerek başlamak faydalı olacaktır.  

Savaş öncesi 2010 yılında Suriye’nin bütün dünya ülkeleri ile 29 milyon dolar civarında ticaret hacminin olduğunu söylemek mümkün. Türkiye ile 2010 yılında 2 milyon dolarlık bir ticaret hacmi olduğu görülmekte.  

Suriye ekonomisi 2011’de başlayan iç savaş ve sonrasında Rusya, İran, Türkiye ve ABD’nin dahil olmasıyla çok büyük hasar aldı. Ticaret hacmi 29 milyon dolardan, 2023 yılında yaklaşık 4 milyon dolara geriledi. Her ne kadar İran ve Rusya, Beşar Esed’in yardımına koştuysa da Suriye ekonomisi üç kilit husustan dolayı belini doğrultamadı; sürekli çatışmalar, yaptırımlar ve petrol geliri kaybı.  

Savaş ve çatışmaların devam ettiği bir ülkede yatırım ve üretim faaliyetlerinin sürdürülmesi neredeyse imkânsız hale gelir. Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaş, üretim tesislerini, sanayi bölgelerini ve tarım alanlarını da ciddi şekilde etkiledi. Böyle bir ortamda yatırım da olmaz, çünkü hiçbir işletme, hayati tehlikenin olduğu bir bölgede, ertesi gün havaya uçma ihtimali olan bir tesise yeni yatırım yapmak istemez.  

Dahası, çatışmalar nedeniyle işletmeler çalışamaz hale geldi, sermaye kaçışı hızlandı ve üretim zaman zaman neredeyse durma noktasına geldi. Bu durum, ekonomik büyümenin durmasına ve işsizlik oranlarının hızla artmasına yol açtı. Özellikle genç nüfus, savaş nedeniyle eğitimden ve iş olanaklarından mahrum kaldı, bu da uzun vadede ülkenin beşeri sermayesine darbe vurdu.  

Tüm bu gelişmeler, halkın satın alma gücünü ve yaşam standartlarını önemli ölçüde düşürdü, milyonlarca insanı temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirdi. Birçok kişinin de bu kısır döngüden kurtulmak için göç etmesine neden oldu.  

Suriye’ye karşı yaptırımlar  

İkinci önemli husus yaptırımlar. Suriye ekonomisi 2003’ten bu yana “Suriye Hesap Verebilirlik ve Lübnan Egemenliğini Yeniden Tesis Etme Yasası” kapsamında ABD’nin uyguladığı yaptırımların altında önemli yaralar almıştı zaten. ABD’nin bu yaptırımlara ilave olarak, 2011 yılındaki iç çatışmaların artmasından sonra Suriye hükümetinin eylemlerine cevap niteliğinde, Esed rejimiyle bağlantılı kişi ve kuruluşları hedef alan ek yaptırımlar uyguladığı da bilinmektedir. Bu yaptırımların Suriye ekonomisi üzerinde önemli etkisi olmuş, ülkenin ekonomik krizini derinleştirerek sivillerin hayatını da olumsuz etkilemiştir. Şöyle ki, yaptırımlar dolayısıyla temel mal ve hizmetlere erişimi kısıtlanmış ve zaten kırılgan olan bir devleti daha da istikrarsızlaşmıştır. Ancak birçok yaptırım rejiminde olduğu gibi, yaptırımlar Suriye hükümetini davranışlarını veya politikalarını değiştirmeye zorlamada başarılı olamamıştır. 

Suriye ekonomisinin can damarlarından biri olan petrol sahaları da PYD’nin kontrol ettiği alanda bulunduğu için, Esed hükümetinin gelir kaynakları önemli ölçüde kesilmişti.  

Aslında Suriye ekonomisindeki zayıflama, halihazırda muhaliflerin başarısında belirleyici oldu. Gelir kaynaklarındaki düşüş nedeniyle Esed rejiminin askerlerine yalnızca yaklaşık 7 dolar, generallerine ise 40 dolar civarında ödeme yapabildiği bildiriliyordu. Bu durum, rejimin askerlerine dahi ödeme yapamayacak bir noktaya geldiğini gösteriyordu. Ödeme yetersizliği, Esed rejiminin zayıfladığına dair bir işaret olarak algılanmış ve askerlerin moralini olumsuz etkilemişti. Bu moral bozukluğu, muhaliflerin karşı saldırıları sırasında Esed askerlerinin çarpışmadan silahlarını bırakarak teslim olmalarıyla kendini gösterdi. 

Suriye hemen istikrara kavuşur mu? 

Halkına büyük zulümler reva gören Esed devrildi, peki ya sonra? Suriyeliler ülkelerine geri dönebilir mi? Suriyelilerin geri dönüşü, Suriye’nin bir miktar istikrara kavuşmasına ve can güvenliği riskinin azalmasına bağlı. Ancak bu istikrarı tehdit edebilecek iki önemli sorun öne çıkıyor: İsrail'in müdahaleleri ve olası iç çekişmeler. 

Esed’in devrilmesini fırsat olarak gören İsrail, Golan Tepeleri’nden 16 km içeriye girdiği ve o toprakları da ilhak ettiğini ilan etti. İkincisi, İsrail, Suriye’nin Esed döneminden kalan askeri altyapısını amansız bir şekilde bombalıyor. Buna deniz kuvvetleri, hava varlıkları ve kara varlıkları da dahil. Yeni Suriye hükümetine mümkün olduğunca az askeri varlık bırakmak istiyorlar. Bu durum, geri dönen Suriyeliler için güvenlik risklerini artırabilir ve bölgedeki istikrar çabalarını zora sokabilir. 

İkincisi, baskıcı rejimler devrildikten sonra o bölgelerin hemen istikrara kavuşmadığına dair de tarihte bol bol örnek bulmak mümkün.  Bu örneklerden bazıları ise bu coğrafyadan. Bilindiği gibi, Saddam’ın devrilmesinden sonra Irak kaosa sürüklendi ve Şii ve Sünni gruplar arasında bir iç savaş başladı. Güç boşluğu, Irak ve Suriye’nin bazı bölgelerinde bir devlet kurmaya çalışan DEAŞ’ın yükselişine zemin hazırladı. DEAŞ’ın ortaya çıkışı ve Suriye’de de aktif olması ABD’nin, Irak’ın parçalanmış durumunu yönetmeye çalışırken tekrar bölgeye müdahil olmasına netice verdi.  

2011 yılında Libya’ya yapılan müdahale, Kaddafi’nin sivillere karşı kitlesel katliamlar gerçekleştirmek üzere olduğu inancıyla gerçekleştirildi. NATO gücü altında başlatılan hava harekâtı Kaddafi’nin kanlı bir şekilde öldürülmesiyle neticelendi. Ancak bu müdahalenin ardından çatışma sonrası yeniden inşa için kapsamlı bir plan yapılmadı ve Libya, ülkeyi yönetecek merkezi bir otoriteden yoksun kaldı. Kaddafi’nin düşüşünden sonra oluşan güç boşluğu, kontrol için mücadele eden çeşitli silahlı grupların ortaya çıkmasına neden oldu ve Libya’yı uzun süren bir iç savaşa sürükledi. O zamandan beri ülke, farklı yabancı güçlerin desteklediği rakip hükümetler ve milisler arasında bölünmüş durumda ve bu durum barış ve istikrar sağlama çabalarını daha da zorlaştırmakta. 

Bir diğer örnek de Afganistan deneyimi. Afganistan'da Sovyetler Birliği'ne karşı verilen savaş, 1979'da Sovyetlerin Afganistan'ı işgaliyle başladı ve 1989'da Sovyet güçlerinin geri çekilmesiyle sona erdi. Afgan direniş grupları bu süreçte Sovyetleri yenilgiye uğrattı. Ancak 1990'larda bölgesel aktörlerin (Pakistan, İran, Orta Asya ülkeleri ve Suudi Arabistan) müdahalesiyle ülke bir iç savaşa sürüklendi. Bu iç savaş, 1992'de Sovyet destekli hükümetin çöküşüyle başlayıp, 1996'da Taliban'ın Kabil’i ele geçirip kontrolü sağlamasına kadar devam etti. 

Bu ülkelerdeki deneyimler, çatışma sonrası yeniden yapılanma sürecinde güçlü bir merkezi otorite ve kapsayıcı bir yönetim yapısının önemini göstermektedir. Suriye’de benzer bir merkezi otorite sağlanamazsa, uzun vadeli istikrarsızlık riski devam edecektir.

Her ne kadar Suriye’de şu anda HTŞ ön planda görülse bile, çok farklı direniş gruplarının olduğu bilinen bir gerçek. Esed karşıtı grupların yaşanabilir bir Suriye oluşturmak için iş birliği yapmaları gerekecek. Bu grupların ve çeşitli azınlıkların da yeni kurulacak hükümette temsil edilmesi ile iç çatışmalar önlenebilir. Bununla beraber, ABD’nin İsrail’in Suriye’ye ilgisinden dolayı buradan tamamen çekilmesini beklemek gerçekçi görünmüyor. Ve ABD’nin burada desteklediği PYD var. PYD kontrolündeki bölgeden çıkarılan petrollerin de ABD’nin Suriye’de asker bulunma nedeni olduğunu 2019 yılında Trump dahi ifade etmişti. Ekonomik çıkarı da olduğu için ABD burada muhtemelen kalacaktır.  

İsrail zaten halihazırda toprak kazanmaya çalıştığını göstermesi ile gözlerini buradan çekmeyeceğini belli ediyor. Her ne kadar İran’ın etkisi muhaliflerin başarısı ile azalsa da yok olmadığı tahmin edilebilir bir olgu. Rusya’nın da hala iki tane askeri üste varlığı bulunmakta. Türkiye’nin muhaliflere verdiği destek ile Suriye’nin geleceğinin şekillenmesinde rol oynamak istediği açıkça anlaşılıyor. Bu aktörlerin uyum içinde çatışma olmadan yol alabilmesinin hassas bir dengeyi gerektirdiği açık.  

Ayrıca, Suriyeliler ülkelerine geri dönmek için yalnızca güvenli bir ortam değil, aynı zamanda yaşamlarını sürdürebilecekleri ekonomik koşullar arayacaktır. 

Suriyelilerin Türkiye ekonomisi üzerindeki potansiyel etkileri 

Şam'ın muhaliflerin eline geçmesinden sonra, bazı sınır kapılarında Suriye'ye gitmek isteyenler için kuyrukların oluştuğu gözlemleniyor. Suriyelilerin bazıları Türkiye’den hemen ayrılmayı tercih edebilirken, önemli bir grubun yalnızca Suriye'deki istikrar sağlandığında geri dönmesi bekleniyor. Bununla birlikte, bazı Suriyeliler ara sıra Suriye'ye gitse de Türkiye'de kurdukları düzeni bozmak istemeyebilir. 

Suriyelilerin Türkiye'den ayrılması, özellikle düşük ücretli ve iş gücü yoğun sektörlerde (tarım, inşaat, vb.) iş gücü arzının azalmasına neden olabilir. Yerli iş gücünün bu boşluğu doldurması zaman alacaktır.  

Suriyeliler, özellikle yerlilerin yapmak istemediği işlerde çalışıyorlardı. Bu iş gücünün kaybı, Türkiye’deki bazı iş kollarında ciddi sıkıntılara yol açabilir. Özellikle tarımda, mevsimsel işler için uygun iş gücü bulunması daha zor hale gelebilir. 

Suriyelilerin Türkiye'den yavaş yavaş ayrılması, Türkiye ekonomisinin bu değişime uyum sağlaması açısından önemli olacaktır.  

Tüketiciler açısından ise, Suriyeli işçilerin daha düşük ücretlerle çalışması nedeniyle, şu an daha ucuza tükettiğimiz bazı ürünlerin fiyatlarının, eğer ciddi sayıda Suriyeli geri dönerse, önümüzdeki yaz artabileceği öngörülebilir. 

Türkiye'de yatırım yapmış olan Suriyelilerin Türkiye'den hemen ayrılması kolay olmayacaktır. Ancak Suriye istikrara kavuşursa, uzun vadede Türkiye’den hem emek hem de sermaye çıkışı yaşanabilir. Bununla birlikte, Suriye'nin yeniden inşasında Türk şirketlerinin rol alacağı tahmin edilir.  

Bu yeni gelişmelerden önce de Türkiye, en fazla ithalat ve en fazla ihracat yaptığı ülke olması hasebiyle Suriye’nin en büyük ticaret ortağı idi. Ticaret Bakanlığı’nın rakamlarına göre, Türkiye ile Suriye arasında 2023 yılı itibariyle 2.4 milyon dolarlık bir ticaret hacmi var. Türkiye'de uzun yıllar boyunca yaşamış olan Suriyelilerin oluşturduğu iş bağlantıları ve ağlar, Türkiye-Suriye ticaret ilişkilerinin, Suriyelilerin geri dönmesinin ardından da artmasına zemin hazırlayacaktır. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.