Sumud, Neyi Başardı?

05.10.2025 - 18:00 | Son Güncellenme: 05.10.2025 - 18:12
“Sumud”, Arapça “sebat, sabır, kararlı bekleyiş” demek. Fakat Filistinliler için bu kelime bir siyasi kültür, uzun soluklu bir mücadeleyi temsil ediyor. İsrail’in karşısında sabırlı bir şekilde memleketten vazgeçmemek, pes edilmeyen, her türlü koşula uyum sağlama yeteneğini kaybetmeyen bir direniş göstermek anlamına geliyor.
44 ülkeden 500’den fazla aktivisti taşıyan 40’tan fazla gemiyle belki de tarihin en büyük sivil gemi konvoylarından biriyle dünya çapında ses getiren bir eylemini gerçekleştiren Sumud da işte Filistinlilerin kendisine adını veren bu sabırlı, uzun soluklu mücadelesine ortak olmak için Gazze’ye yelken açmıştı.
Filoya katılan her aktivistin tahmin ettiği üzere İsrail güvenlik güçleri hukuka aykırı bir şekilde ablukaya alınan Gazze karasularına yaklaşıldığı anda yine hukuka aykırı bir şekilde her bir gemiye çıkarma yaptı, aktivistleri kaçırdı. Her ne kadar birçok medya kuruluşu İsrail güçlerinin bu eylemine “gözaltı, tutuklama” dese de bu hukuka aykırı bir şekilde kişi özgürlüğünün ihlal edilmesi, hiçbir hukuka aykırı sebep yokken bir kişinin başka bir ülke tarafından kaçırılmasıydı. Zira buradaki hukuka aykırılık, İsrail’in Gazze’yi abluka altına alması, hiçbir insani yardımın geçmesine izin vermemesi.
Gözden Kaçmasın
Dün (4 Ekim 2025) ise 36’sı Türk vatandaşı 137 aktivist uzun bir üç gündür tutuldukları İsrail hapishanelerinden sınır dışı edilmek üzere serbest bırakıldı ve Türk Hava Yollarına ait bir uçakla İstanbul’a geldi.
Gazze eylemlerinin henüz ana akımlaşmadığı ülkelerden gelen aktivistlerin belki de resmi kurumların, halkın, medyanın duygu yüklü karşılamasından şok edici bir mutluluk duyduğu her hallerinden belliyken karşılamanın en çarpıcı kısmı aktivistlerin açıklamaları oldu. Sumud filosu aktivistlerinden Ersin Çelik, Ayçin Kantoğlu ve İtalyan gazeteci Lorenzo Agostino uçaktan iner inmez İsrailli yetkililerin özellikle Greta Thunberg’e işkence yaptığı, hırpaladığını, yerde sürüklediklerini, İsrail bayrağını zorla taşıtıp aşağıladıklarını söyledi. Yine aktivistlerin yıkılmış bir Gazze fotoğrafı ile karşılandığı da dile getirildi. Herkesin ortak açıklaması hücrelerin kötülüğü, yeterli su ve gıda verilmemesiydi.
Aslında bu beyanların ötesinde aktivistlere yapılan zulmün en büyük kanıtını İsrailli İç Güvenlik bakanı aşırı sağcı Itamar Ben-Gvir bizzat kendisi dünya ile paylaşmış, yere çöktürülen aktivistlere “terörist” diye bağırdığı hakaretler yağdırdığı videoyu yayınlamıştı.
Uluslararası yankılar, toplumsal tepki ve dayanışma
Daha önce Türkiye’de belki Gazze’ye dair birçok Türkçe konuşma yapılmış, belediye konferansında şiir okunmuş, eylem düzenlenmişti; fakat ilk kez Türkiye’de Türkçe yapılan Gazze konuşmaları Sumud filosuna katılan aktivistlerin beyanları oldu. The Guardian’dan Dropsite News’e birçok haber sitesi konuşmaları, beyanları ve tanıklıkları haberleştirdi. Fransa’daki sosyalist La France insoumise (LFI) vekilleri Türk aktivistlerin beyanlarıyla Greta’ya sahip çıktı, siyasetçiler bu açıklamalarla tepki gösterdi.
Aslında Sumud filosunun amacı da tam olarak buydu. İnsanlığın en kadim kurallarını, uluslararası hukukun en temel metinlerini ayaklar altına alan İsrail’in Gazze’de işlediği soykırımı dünyaya duyurmak, İsrail tehlike olarak gördüğü insanlara nasıl davrandığını tüm dünyaya afişe etmek. Sumud aktivistlerinin kendi bedenlerini, sağlıklarını, haysiyetlerini tehlikeye atmalarının amacı, İsrail’in ne kadar gaddarlaşabileceğini, Gazze’ye gıda, oyuncak taşıyan silahsız sivillere karşı neler yapabileceğini bir kez daha göstermek. Özellikle İsrail’e yeterince tepki göstermeyen devletlerin vatandaşları ise kendi ülkeleriyle İsrail arasındaki köprüyü bizzat bu köprünün üzerine çıkarak yıkmaya çalışıyor. Nitekim Sumud aktivistleri İsrail hapishanelerinde tutulurken kendi vatandaşlarıyla görüşmek isteyen İsviçreli diplomatların görüşmesinin aniden kesilmesi üzerine İsviçre, İsrail’e nota vermeye karar verdi. Yine Amerikalı Yahudi bir aktivistin ailesi, kendilerine yardım etmediği gerekçesiyle Amerikalı senatörleri ve diplomatları afişe etti, eleştirdi.
Sumud’un en çok ses getirdiği ülke ise İtalya oldu. Sumud filosuna müdahale yapılması üzerine İtalya’da iki milyon vatandaş 3 Ekim 2025 Cuma günü sokağa çıktı, gündelik hayatı durdurdu, en önemli sendikalar grev kararı aldı. Sumud filosuna katılan İtalyan siyasetçiler ve gazeteciler özgürlüklerine kavuşur kavuşmaz İsrail’deki hapishane koşullarını Latin Amerika diktatörlüklerine benzetti, bu konuda geçmişe nazaran çok daha sert eleştiriler yapacaklarını açıkladı. Bugüne kadar İsrail’i en çok destekleyen Avrupalı liderlerden Giorgia Meloni’nin hükümeti bile İsrail’e yönelik sert mesajlar vermek zorunda kaldı. Sumud filosu, İtalya’nın sokaklarında adım adım büyüyen bir Filistin hareketinin alevlenmesini sağladı.
Sumud filosuna katılan İslamcı, solcu, liberal, Batılı-Doğulu, Müslüman, ateist, Hıristiyan, farklı din, dil, kimlikten onlarca cesur aktivist; bin benzemez farklılıklarını kıyıda bıraktı ve bir amaç uğruna yelken açtı. Her biri kendi ülkesinin kamuoyuna her gün seslenerek dikkati Gazze’ye çekti, İsrail’in zulmünü tüm dünyaya afişe ederek kendilerini riske atsalar da İsrail’in dünyadaki imajına bir taş daha attı.
İsrail, Asperger sendromlu genç bir aktiviste işkence yaparken; Sumud aktivistleri başörtüsüne el konulan aktivist arkadaşlarına Tshirtlerini vererek İsrail hapishanelerinde alternatif bir dünya kurdu. Türk aktivistlerden İkbal Gürpınar, daha önceki mahkumların Arapça duvar yazılarının olduğu bir hapishane hücresinde İtalyan bir siyasetçi ile kaldığını anlattığı konuşması belki de bunun en büyük kanıtı. Büyük ihtimalle gündelik hayatta birçok konuda uzlaşmayacak, denk bile gelmeyecek İtalya’daki yeşil veya sosyalist harekete mensup bir siyasetçi ile muhafazakar Türk bir gazetecinin aynı hücreyi paylaşması ve Filistin için omuz omuza vermesi Sumud filosunun temsil ettiği bu büyük insanlık ittifakının küçük bir hikayesi.
Sonuçlar, dönüşüm ve önümüzdeki süreç
Bu hikayenin mimarı ise, kendilerine benzemeyen, hiç görmedikleri, aynı dili konuşmadıkları, belki de aynı dine inanmadıkları Gazzeliler için sokağa çıkan, ses veren, yeri geldiğinde bir gemiye atlayıp hayatlarını tehlikeye atlayan vicdanlı ve cesur insanlar.
Evet belki Sumud Gazze kıyılarına ulaşamadı, ama Gazze’yi dünyaya kavuşturdu. Gazze için örülen bu büyük insanlık ittifakına bir kez daha cesaret verdi. Gazze artık sadece Filistinlilerin meselesi değil. Filistin de artık sadece Ortadoğu’nun meselesi değil.
Netanyahu’nun Filistin davasını yok etmesi için sadece Gazzelileri değil, Gazze için greve gidip hayatı durduran Romalıları, işten atılma, fişlenme pahasına eylemlere devam eden, hatta önümüzdeki ay bir Filistin aktivisti Müslüman sosyalisti belediye başkanı yapacak New Yorkluları, sadece “Palestine Action” pankartı taşıdığı için terör şüphesiyle gözaltına alınan ama eylemlerinden vazgeçmeyen Londralıları da katletmesi gerek.
Sumud aslında çoktan hedefine ulaştı, gitmek istediği limana vardı. Zira Sumud, yolu kesilmiş bir filo değil; gidecek yolu kalmadığı için gaddarlaşan, etrafına zulüm ve gaddarlık saçan bir canavarın saldırmaya çalıştığı, ama ne yapsa durduramadığı büyük bir değişim.
Ben-Gvir’in aktivistleri görünce duyduğu öfke de işte tam da bu değişimden kaynaklıydı. Zamanında barış görüşmeleri yaptığı için suikasta uğrayan İsrailli başbakan Izak Rabin’i tehdit eden, aşırı sağcı terör örgütleriyle bağından dolayı terör suçlarından hüküm giyen olan Ben-Gvir; Filistinlilere Batılı aktivistlerin destek vermesine anlam veremediği, bunu kabullenemediği için delirmişçesine bağırdı, kendini kaybetti.
Fakat bu insanlık ittifakına, toplumsal dönüşüme hızlı bir şekilde alışsa ve sakinleşse iyi olacak. Çünkü en büyük öfkeyi, bir zamanlar bağırdığı, işkence ettiği aktivistleri Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde insanlığa karşı işlediği suçlardan yargılandığı davanın seyirci tribününde görünce yaşayacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





