SDG’nin Talebi: Suriye’de Federasyon Mümkün Mü?

01.05.2025 - 17:43 | Son Güncellenme: 01.05.2025 - 17:46
8 Aralık devriminin ardından Suriye’de yeni devletin inşa süreci aralıksız devam ediyor. Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara yönetiminin önceliklerinin başında 61 yıllık Baas diktatörlüğünün Suriye toplumunda yol açtığı travmaları ortadan kaldırmak ve devlet-toplum ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmak geliyor. Cumhurbaşkanı Şara, Suriye toplumunun etnik-mezhepsel kimlikler etrafında parçalanmasına müsaade edilmeyeceğini ve Suriye’nin toprak bütünlüğünden ödün verilmeyeceğini her fırsatta vurguluyor. Şara’nın Suriye’nin meselelerini içeride çözmeyi önceleyen bu tutumu ülke içinde umutları artırırken, Kuzeydoğu Suriye’yi kontrol eden ve PKK/YPG terör örgütünün ana omurgasını oluşturduğu SDG’nin Şam yönetimine nasıl entegre olacağı sorusu halen belirsizliğini koruyor.
Cumhurbaşkanı Şara ile Mazlum Abdi arasında 10 Mart 2025 tarihinde imzalanan anlaşmayla Kuzeydoğu Suriye’nin yeni yönetime entegrasyonu hususunda mutabakat sağlanmasına rağmen, SDG ile İKBY’ye yakınlığıyla bilinen ENKS öncülüğünde 26 Nisan’da Kamışlı’da düzenlenen Kürt Ulusal Konferansında “federalizm” talebine yer verilmesi Suriye’nin geleceğine yönelik tartışmaları yeniden alevlendirmiş vaziyette.
SDG/YPG’nin Suriyeli muhaliflerle olan ikircikli ilişkisi
Arap Baharı dalgasının Mart 2011’de Suriye’ye ulaşmasının ardından Esed diktatörlüğüne karşı başlayan devrim sürecinde PKK’ya müzahir Kürt grupların muhaliflere yönelik ikircikli bir tutum takındığı bilinmektedir. PKK’nın Suriye’deki siyasi uzantısı olan PYD, devrimin fitilinin ateşlenmesinin ardından Esed rejiminin güdümündeki muhaliflerle birlikte hareket etmekte sakınca görmemiştir. Esed karşıtı muhaliflerin çatı örgütü olan Suriye Ulusal Konseyi’ne katılmayı reddeden PYD, sözde “üçüncü yol” politikası benimseyerek hem Baas rejiminden hem de Türkiye’nin güdümünde olmakla suçladığı muhaliflerden ayrışan bir politika izleyeceğini deklare etmiştir. Ancak PYD’nin ve askeri kanadı YPG’nin Haseke, Aynel Arap ve Afrin kantonları üzerinden Kuzey Suriye’de alan kazanması doğrudan Esed rejiminin desteğiyle gerçekleşmiştir.
Gözden Kaçmasın
2014 yılında ABD öncülüğünde IŞİD terör örgütüne karşı kurulan uluslararası koalisyon PKK/YPG için adeta bir dönüm noktası olmuştur. 2015 yılında Aynel Arap’ın IŞİD tarafından kuşatılması ile başlayan ABD-PKK/YPG ittifakı derinleşerek devam etmiştir. ABD ve Fransa gibi Batılı ülkelerin desteğini arkasına alan PKK/YPG, Kuzeydoğu Suriye’de hakimiyet alanını genişletmiş ve Arapların çoğunluğu oluşturduğu Rakka ve Deyrizor gibi birçok şehri ele geçirmiştir. Suriye’nin verimli tarım alanlarını, doğal gaz ve petrol yataklarının bulunduğu bölgeleri kontrol eden PKK/PYD, sözde özerk yönetim ilan ederek Esed karşıtı muhaliflerden tamamen bağımsız bir yapılanmaya gitmiştir. ABD’nin vekil aktörlüğü görevini üstlenen PKK/PYD, muhaliflerle koordinasyon sağlama ihtiyacı hissetmemiş, bilakis Esed rejimiyle ilişkilerini sürdürmüştür. Türkiye’nin tepkileri neticesinde içinde bazı Arap aşiretlerinin de yer aldığı SDG isimli oluşuma öncülük eden PKK/PYD, Suriye’nin doğusunda çıkan petrolü Esed rejimine satmakta bir sakınca görmemiştir.
8 Aralık Devrimi Sonrasında Şam-SDG/YPG İlişkileri
Yukarıda özetlediğim arka plana bakıldığında, 2011’den beri Suriyeli muhalifler ile SDG/YPG’nin ortak bir zeminde buluşamadıkları görülmektedir. Esed rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesi yeni Şam yönetimi ile SDG/YPG arasındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceği sorusunu gündemin üst sıralarına taşımıştır.
Şara yönetimi, 8 Aralık’tan itibaren SDG/YPG’ye yönelik mutedil bir dil kullanmış ve yeni bir çatışma olmadan sorunun çözülmesini istediğini açıkça ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanı Şara’nın Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda gösterdiği kararlılık, Donald Trump yönetiminin Suriye’den çekilme mesajları vermesi ve Türkiye’nin baskıları PKK/YPG’nin Şam ile uzlaşma arayışına girmesine neden olmuştur. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Şara ile Mazlum Abdi arasında 10 Mart 2025 tarihinde bir anlaşma imzalanmış ve SDG’nin devlet mekanizmasına entegre edilmesi hususunda mutabakat sağlanmıştır. Trump yönetiminin de yeşil ışık yaktığı anlaşma SDG/YPG’nin ayrılıkçı taleplerinden vazgeçtiği şeklinde yorumlanmıştır.
Anlaşma kapsamında Kuzeydoğu Suriye’deki bütün askeri ve sivil kurumlar ile sınır kapılarının, havalimanlarının, petrol ve doğal gaz sahalarının Şam yönetimiyle bütünleştirilmesine karar verilmiştir. 2025 yılının sonuna kadar tamamen uygulanması üzerinde ittifak sağlanan anlaşmada, Kürt toplumunun Suriye’nin asli unsuru olduğunun ve haklarının anayasal güvenceye alınacağının da altı çizilmiştir.
Şara yönetiminin iyi niyetine rağmen, SDG/YPG 10 Mart Anlaşmasının tam olarak uygulanması hususunda ayak diremiştir. Halep’in Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini tamamen boşaltmaya yanaşmayan örgüt, güvenlik birimlerinin de özerk bir biçimde varlığını sürdürmesi noktasında ısrarcı olmuştur. Tişrin Barajı’nın Şam yönetimine devredilmesi süreci de SDG/YPG tarafından sürüncemede bırakılmıştır. 26 Nisan tarihinde Kamışlı’da toplanan Kürt Ulusal konferansı ise Şam yönetimi ile SDG/YPG arasındaki iplerin gerilmesine neden olmuştur.
26 Nisan Kürt Ulusal Konferansı: Neden şimdi?
Suriye’de faaliyet gösteren Kürt gruplar arasında birlik sağlanması meselesinin 2012 yılından beri zaman zaman gündeme geldiği biliniyor. Ancak PKK/PYD ile ENKS arasında bir türlü anlaşma sağlanamaması ve PKK/PYD’nin ENKS’ye yönelik baskıcı politikaları birlik sağlanmasının önüne geçmiştir. 8 Aralık devriminin ardından birlik çalışmaları hızlanmıştır. SDG/YPG ile ENKS arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle birkaç kez ertelenen konferans, 26 Nisan’da Suriye’nin Kamışlı şehrinde “Rojava Birlik ve Ortak Tutum Konferansı” adıyla 400 civarında katılımcının iştirakiyle gerçekleştirilmiştir. Konferans öncesinde Mazlum Abdi’nin İKBY’yi ziyaret ederek burada İKBY Başkanı Neçirvan Barzani ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ile görüşmesi dikkatlerden kaçmamıştır. Amerikalı ve Fransız yetkililerin de hazır bulunduğu konferansa Suriyeli Kürt gruplar dışında KDP, KYB ve DEM Parti temsilcileri de iştirak etmiştir. İsminin açıklanmasını istemeyen ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü özel bir kanala verdiği demeçte Kürtler arasındaki diyalog sürecini desteklediklerini belirtmiştir.
Mazlum Abdi, konferansın açılış konuşmasında Suriye’nin parçalanması için değil, birliği için toplandıklarını iddia etse de pan-Kürdist mesajlar vermekten geri durmamıştır. Abdi, konferansın Kürtlerin Rojava’daki birliği ve tüm Kürdistan’da ulusal birlik için ön adım olması temennisini dile getirmiştir. Sözde Rojava Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ahmed de Rojava’nın kendi kaderini belirleme ve Suriye devleti ile kendi kaderini belirleme hakkından bahsetmiştir.
Konferans sonunda açıklanan sonuç bildirgesinde, Şam yönetimiyle diyalog kurmak için ortak Kürt heyetinin kurulması, Suriye’de adem-i merkeziyetçiliği esas alan federal bir yönetim sisteminin benimsenmesi, Kürtçenin resmi dil olması ve Kürtlere anadilde eğitim hakkı verilmesi gibi hususlara yer verilmiştir. Şam yönetimi ise konferansa tepki göstererek Suriye topraklarının ve halkının birliğinin kırmızı çizgi olduğunu, buna yönelik ihlallerin Suriye’nin birleşik kimliğine saldırı anlamına geleceğini, konferansın sonuç bildirgesinde yer alan federalizm talebinin 10 Mart protokolünün ilkelerine aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Peki uzun süredir ertelenen Kürt Ulusal Konferansı neden şimdi toplandı?
Öncelikle, SDG/YPG Suriye’de yeni devletin inşa sürecinde ENKS gibi gruplarla birlik görüntüsü vererek pazarlık gücünü artırmayı hedeflemektedir. SDG/YPG, bu vesileyle İKBY ile ilişkilerini normalleştirmek ve Şam yönetimi ile masaya daha güçlü bir şekilde oturmak istemektedir. Kürt Ulusal Konferansı’nda federalizm talebinin dile getirilmesi Şam ile yürütülecek pazarlıklarda bir el yükseltme hamlesi olarak değerlendirilmelidir.
Bir diğer mesele, SDG/YPG’nin Şam yönetimi ile Dürziler ve Nusayriler arasında süregiden gerginlikten istifade ederek konumunu pekiştirme arayışıdır. SDG/YPG yetkilileri, Süveyde ve Lazkiye-Tartus bölgesinde zaman zaman patlak veren gerginliklerin federalizm taleplerine etki ettiğini iddia etmişlerdir. Bu çerçevede, SDG/YPG kendisini diğer azınlık gruplarla birlikte konumlandırarak Batılı ülkelerin desteğini almayı hedeflemektedir. Amerikalı ve Fransız yetkililerin Kürt Ulusal Konferansının toplanması konusunda yoğun çaba sarfetmeleri ve konferansta yer almaları SDG/YPG’yi cesaretlendirmiş görünmektedir. SDG/YPG ayrıca, ABD’nin ve Batılı ülkelerin Suriye’ye yönelik yaptırımlarının devam ettiği bir ortamda Şam yönetimini sıkıştırmak istemektedir.
Suriye’de federal sistem mümkün mü?
Kürt Ulusal Konferansının ardından gündeme oturan “Suriye’de federal sistem mümkün mü?” sorusuna peşinen hayır cevabı verilebilir. Öncelikle, Şara yönetimi 8 Aralık devriminin ardından Suriye’nin üniter yapısına halel getirebilecek her türlü öneriye kapıları kapatmıştır. SDG/YPG’nin elde edeceği bir özerkliğin Suriye’nin diğer bölgelerini doğrudan etkileyeceği unutulmamalıdır. Federal bir Suriye, Süveyde ve Lazkiye-Tartus hattında ayrılıkçı istekleri pekiştireceği ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atacağı için Şam yönetimi tarafından kabul edilemez bulunmaktadır. Şayet SDG/YPG’nin federalizm talepleri devam ederse Suriye’nin yeniden bir çatışma sarmalına girmesi kuvvetle muhtemeldir.
Altı çizilmesi gereken bir diğer husus, Türkiye’nin Suriye’de federal bir sisteme yönelik olumsuz tutumudur. Türkiye, Şam yönetimiyle birlikte SDG/YPG’nin yeni devlete entegre edilmesini istemektedir. Federalizme yönelik taleplerin sıcak çatışmaya dönüşmesi Türkiye’nin SDG/YPG’ye karşı askeri müdahalesini tetikleyebilir. Küresel sistemde yaşanan gerginlikler ve Ortadoğu’nun yeni jeopolitiği göz önünde bulundurulduğunda SDG/YPG böyle bir riski göze alamayacaktır. Trump yönetiminin Suriye’deki askeri varlığını azalttığı ve Türkiye ile ilişkilerini geliştirdiği bir ortamda, SDG/YPG’nin Türkiye’nin karşısında durması mümkün değildir.
Sonuç olarak, SDG/YPG’nin amacı Kürt Ulusal Konferansı üzerinden Şam yönetimine karşı elini güçlendirmektir. Ancak konferans bildirgesinde yer alan maksimalist taleplerin uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. SDG/YPG için en makul yol yeni Şam yönetimine entegre olarak Suriye’nin bütünlüğüne katkı sağlamak olacaktır. Aksi takdirde, SDG/YPG’nin tamamen tasfiye olacağı bir çatışmaya sürüklenmesi kuvvetle muhtemeldir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





