“Savaşların Anası”ndan Bugüne: Halep Meselemiz

Batı Halep bölgesinde rejim güçleriyle muhalif gruplar arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Araştırmacı Kutluhan Görücü, Suriye iç savaşında muhaliflerin toparlanma ve askeri güçlerini geliştirme çabalarını Fokus+ için inceledi. 
kutluhan görücü
“Savaşların Anası”ndan Bugüne Halep Meselemiz
28 Kasım 2024

2016 yılı Ekim ayının sonuna doğru Halep kuşatmasının yarılması adına muhalifler, “Savaşların Anası” adını verdikleri bir operasyon başlatmış, günlerce süren yıkıcı savaşın ardından muvaffak olamayarak geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Akabinde Halep’te kuşatma altında bulunan muhalifler ve halk da yeşil otobüslere bindirilerek İdlib’in yolunu tutmuşlardı. O günlerden bu yana Halep, silahlı muhalefetin mistik bir sembolü haline geldi.  

Halep’in düşmesinin akabinde İdlib sahasındaki muhalifler, tren yolunun doğusundaki savaşı da ağır kayıplar vererek kaybetmişti. Son olarak 2019 yılının sonunda rejimin Hama’nın kuzeyinden başlatmış olduğu, güneyde Cebel Zaviye’ye kadar uzanan, batıda ise Etarib’e kadar uzanan askeri ilerleyiş Türkiye’nin müdahil olmasıyla ancak durdurulabilmişti. Nihayetinde Bahar Kalkanı Harekatı Şubat 2020’de, ilk kez sahada dengeyi getirmişti. 2015’ten bu yana, neredeyse aralıksız gerileyen muhalefet, rahat bir nefes alabilmişti.

Mart 2020’den sonrası 

5 Mart 2020’den bu yana sahada sağlanan ateşkes sayesinde muhalifler, yeniden bir toparlanma sürecine girdi. Özellikle de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından Suriye sahasında askeri denge giderek Türkiye-muhalifler hattına doğru kaymaya başladı. Bu doğrultuda muhalifler İdlib’te savunma hatlarını güçlendirirken askeri kabiliyetlerini de geliştirdi. Gerçekleştirdikleri kamikaze dron saldırıları, termal optiklerle sızma girişimleri, askeri eğitimler gibi alanlarda yoğun faaliyet gösterdiler. Türkiye ise savunma sanayinde ciddi atılımlar gerçekleştirdi. 

Buna karşın, 7 Ekim’de Hamas’ın ‘Aksa Tufanı Operasyonu’ ile başlayan süreç, Suriye’yi de etkiledi. Başta Hizbullah olmak üzere İran destekli milisler, İsrail’in hava saldırılarına maruz kaldı. Rejim unsurları da zaman zaman bu hava operasyonlarına maruz kaldı. Rusya, Ukrayna savaşında, Kuzey Kore’den askeri yardım isteyecek duruma gelmişken İran da gerileme yaşadı. Dolayısıyla ibre iyiden iyiye muhaliflere kaydı. 

Muhaliflerin rejime karşı operasyon başlatacağına yönelik uzun süredir bir beklenti ortaya çıkmıştı. Hatta muhaliflerin Gazze/Lübnan hattını beklediği de ifade edildi. Bu iddialarla birlikte Ukrayna’nın muhaliflere İdlib’te cephe açması adına bazı tekliflerde bulunduğu da iddia edildi. Bu iddiaları dillendiren Rusya, aynı zamanda uzun bir süredir İdlib’i hava saldırılarıyla hedef almaktaydı. Bu kapsamda 70 bin İdlibli yerlerinden edilmiş oldu.

Nitekim 27 Kasım’da ilan edilen operasyonun ismi de tam olarak bu hususu ele alıyor: ‘’Saldırganlığı Caydırma’’. Muhalifler, bu operasyon kapsamında yalnızca bir gün içerisinde 23 yerleşim birimini ele geçirdi. Kafr Naha’ya kadar ilerleyen muhalifler, Halep şehir merkeziyle aralarındaki mesafeyi yaklaşık 5 kilometreye kadar düşürdüler. Han el Asel’de de çatışmaların sürdüğü ifade ediliyor. Bu bölge de alındığı taktirde, muhaliflerin tıpkı 2016’da olduğu gibi önünde 3 bin konutları olacak. Bu noktadan sonrasına Halep şehir merkezi diyebiliriz. 

Bir günde yaklaşık 10 kilometrelik bir ilerleyişin sağlanması, takviye birliklerin nizami katılımları, birliklerin termal kamera da dahil olmak üzere teçhizatları, operasyonun uzun süredir planlandığının göstergeleri olarak nitelendirilebilir. Bu noktada en önemli sorular şunlar olabilir:

Askeri operasyonun hedefi ne, ele geçirilen yerlerde kalıcı olunacak mı?

Cephe hattı öylesine sıcak ki, bu soruya cevap bulmak oldukça zor. Ancak Serakib’e yönelik de cephe açılırsa ilk etapta ilerlemeye devam etmek istendiğinin ve alınan bölgelerin tutulmasının hedeflendiğini söyleyebiliriz. Kısa sürede geniş bir coğrafyanın ele geçirilmesi nedeniyle savunması da öylesine zorlaşacaktır. Bu nedenle alan savunması için taktiksel kolaylıklar gerekiyor. 

Tüm bunların yanında 2020’den bu yana saha test edilmediği için ne Rusya’nın hava kabiliyetleri ne de İran’ın milis mobilizasyonunu yeniden sahada görmemiz gerekecek. 27 Kasım’daki Rus hava saldırılarına bakılırsa, muhaliflerin ilerleyişini önlemekten uzak olduğu iddia edilebilir. Yine karada ilerlemeler için de İran’ın milis takviyeleri etkili takip edilebilir. 

Türkiye operasyona nasıl bakıyor? 

Türkiye’nin muhaliflerin askeri operasyonuna yönelik direkt bir katılımı söz konusu değil. Ancak Türkiye’nin yakın çalıştığı gruplarda dahil olmak üzere Suriye Milli Ordusunun da Saldırganlığı Caydırma operasyonuna katıldığını görüyoruz. Bu durumda Türkiye’nin operasyona engel olmadığı iddia edilebilir. Öyle görünüyor ki Türkiye’ye rağmen bir operasyon söz konusu değil. Ancak Türkiye’nin aktif desteğini de henüz görebilmiş değiliz.  

Türkiye’nin mecbur kalmadıkça rejime karşı bir operasyona direkt dahil olmaya uzak durması en olası senaryo gibi görünüyor. Rusya, İran ve rejimin muhaliflerin operasyonuna karşı olarak, İdlib’te Türkiye sınırına doğru nüfus hareketliliği başlatma çabaları söz konusu olursa, Türkiye devreye girebilir. 

Sonuç olarak, 5 Mart 2020’de Türkiye’nin sağladığı denge muhalifler yönünde kırılma eğiliminde. Bu operasyonla birlikte tesis edilen askeri denge, test edilmiş olacak. İbre gerçekten de muhalifler lehine döndüyse, bu operasyonların devam ettiğini ve Suriye’de yeni askeri gelişmeleri müşahede edebiliriz. Nitekim adil olmayan barış, daha büyük savaşları beraberinde getirir. Tıpkı Halep’te olduğu gibi. 

Bölgeden gelen son haberler ne?  

Saldırganlığı caydırma operasyonunun ikinci gününde Dadikh’in alınması ve yine Serakib’e girişin olduğuna dair sahadan gelen bilgiler, Halep’in batısında sağlanan ilerlemeyi de sağlama alan bir yaklaşım ortaya konduğunu gösteriyor.

M5 yolunun güvenli bir ikmal hattı olmaktan çıkarılma stratejisinin izlendiği görülüyor. Bunun yanında Rusya ve İran’ın da operasyona karşılık vermek de ilk iki gün bağlamında zafiyet içerisinde olduğu söylenebilir. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.