Netanyahu’nun Acı Ukdesi: Siloam Yazıtı

Doç.Dr. Eldar Hasanoğlu, Netanyahu’nun Türkiye’den talep ettiği ve İsrail’in meşruiyet aracı olarak gördüğü Siloam Yazıtı’nı Fokus+ için kaleme aldı.
Eldar Hasanoğlu
250923ZK_Web_-_Netanyahu%E2%80%99nun_Ac%C4%B1_Ukdesi-_Siloam_Yaz%C4%B1t%C4%B1-Eldar_Hasano%C4%9Flu.jpg

23.09.2025 - 16:41  |  Son Güncellenme: 23.09.2025 - 16:46

15 Eylül’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Doğu Kudüs’ün Yahudileştirilmesi üzerine çalışmalarıyla bilinen El-Ad isimli vakfa ait alanda, Hac Yolu projesinin açılış töreninde konuşması sırasında Siloam Yazıtı veya Silvan Kitabesi isimli tarihi eserle ilgili hatırasını anlattı.  

Bu tarihi eserin İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunduğunu ve 1998’de onu almak için dönemin Türkiye başbakanı Mesut Yılmaz ile görüştüğünü, hatta karşılığında İsrail’in elinde bulunan Osmanlı’ya ait tüm tarihi eserleri teslim etmeye hazır olduğunu, nitekim talep edilen meblağı ödemekten çekinmeyeceğini söylediğini belirtti.

Ancak Yılmaz’dan, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etkisi dolayısıyla bu talebe olumlu yaklaşmanın imkansız olduğu cevabını aldığını açıklayan Netanyahu, böylece içinde kalan ukdeyi dışa vurdu.

Netanyahu’yu bu kadar derinden etkileyen, hatta İsrail’in diğer yönetici erkanının hayallerini süsleyen ve Türkiye ile ilişkilerinde her fırsatta gündeme getirmekten vazgeçmedikleri bu eser üzerinde durulması gereken hususlardandır.

Silvan Kitabesi ve önemi

İbranice kaynaklarda Şiloah Yazıtı (Ktovet ha-Siloah) ismiyle işaret edilen eser batı kaynaklarında Siloam Yazıtı, Arapça kaynaklarda ise Silvan Kitabesi olarak geçer. Türkçe kaynaklarda eserin batı ve Arap kaynaklarındaki isimleri ikisi de kullanılmaktadır.

M.Ö. 715-686 yılları arasında Yehuda kralı Hizkiya dönemine tarihlendiği kabul edilen bu kitabe, Hizkiya Tüneli veya Silvan Tüneli diye bilinen su kanalında yer alan Silvan Havuzu’nda 1880’de tesadüfen bulunmuştur. Bu tünel, günümüzde Kudüs’ün doğu yakasında yerleşen ve Müslüman mahallesi olan Silvan’dan İslami kaynaklardaki adıyla Basamaklı Pınar (Aynu Ümmü’d-Derac), Yahudi kaynaklarında ise Gihon Pınarı’ndan eski Kudüs’e su temini için kral Hizkiya tarafından yapılmıştır. Kutsal metinlerde de anlatıldığı üzere, Hizkiya Asur ordusunun saldırılarına karşı şehrin savunma imkanlarını yükseltmeye çalışıyordu ve şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla tüneli yaptırmıştı. Söz konusu kitabe ismini bulunduğu su kaynağından almaktadır.  

Kayıtlara göre, 1880’in yazında 16 yaşında Jacob Eliyahu/Spafford adlı bir genç tünelde arkadaşlarıyla dolaşırken havuza düşmüş ve yüzeye çıktığında kaya duvarına bazı çizimlerin oyulduğunu fark etmiştir. Durumdan haberdar edilmesi üzerine buraya gelip çizimleri inceleyen Yahudiler Arasında Hıristiyanlığın Tebliği Londra Cemiyeti adlı kurumda mesleki eğitim birimi başkanı Conrad Schick, bunun tarihi eser niteliğinde olduğu kanaatine varmış ve “Silvan havuzunda Fenike yazısı” başlıklı makale ile konuyu bilimsel mahfillere duyurmuştur. Kitabe tünelin doğu tarafındaki kayada, havuzun yaklaşık iki metre derinliğinde ve bir kısmı suyun içerisinde gömülü halde bulunmuştur.  

Siloam Yazıtı

Üzerinde çizimlerin yer aldığı kaya bulunduğu konumda bırakılmıştır. 1881’de Alman Sami bilimci Hermann Guthe kitabenin birkaç replikasını hazırlamıştır. Temmuz 1890’da Kudüslü bir fellah hırsızlık amacıyla onu yerinden sökmüş, bu sırada birkaç parçaya ayrılınca bazı harfler zarar görmüştür. Tarihi eserlerle ilgili cari hukuka göre, Osmanlı sınırları içerisindeki tüm antik eserler Osmanlı imparatorluğunun malı sayıldığı için Kudüs mutasarrıfı İbrahim Hakkı Paşa eserin peşine düşmüş ve 1891’de eserin hem orijinaline hem de çıkarılmış bir kopyasına ulaşmıştır. Bir süre Kudüs’te sarayda sergilenen eser bir kasa içerisinde İstanbul’a gönderilmiştir ve hazırda orijinali İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin envanterinde kaydedilmiştir. Müze ek binası hazırda tadilat sebebiyle kapalı olduğundan depoya kaldırılmış olup ziyarete kapalıdır. Kudüs’te İsrail Müzesi’nde sergilenen, bu eserin replikasıdır.  

Kitabede yer alan çizimler o dönemde Yahudiler tarafından kullanılan Kenan yazı sistemine ait alfabenin harfleriyle yazılmıştır. Yazılar ilk defa İngiliz Sami bilimci Archibald Henry Sayce (1845-1933) tarafından kısmi olarak deşifre edilmiş, daha sonra asit çözeltisi ile temizlenmiş ve daha okunaklı hale getirilmiştir. Altı satırdan ibaret kitabenin ilk satırı hasarlıdır ve üçüncü satırda da “zadah” şeklinde anlamı tespit edilemeyen bir sözcük mevcuttur. Kitabede sözcükler birbirinden nokta ile ayrılmıştır. 2022’de Hayfa Üniversitesi’nden Yahudi tarihi profesörü Gershon Galil arkeolog Eli Shukron ile birlikte kitabenin yüksek kaliteli fotoğraflarını incelediğini ve daha fazla satırın bulunduğunu, nitekim tünelde kitabenin bulunduğu kayanın aşağı taraflarında da çizimlerin olduğunu açıklamıştır.  

Kitabenin içeriğinin, tünelin yapım tekniği ve özelliklerinden bahsettiği ifade edilmiştir. Sayce tam olarak kitabedeki satırları şöyle okumuştur:  

1. “Tünelin ötesinde. İşte tünel ile ilgili. Taş kesiciler baltayı kaldırıyorken.”

2. “Birisi komşusuna doğru. Taşın kesilmesine üç arşın (cubit) kalmışken. İnsan sesi duyulabilirdi.”

3. “Komşusuna seslenirken. Kayanın yüzeyinde yan sapması (zadah) olduğuna ilişkin. Sağda ve solda.”

4. “Tünelin açıldığı gün. Taş kesiciler herkes karşısındaki komşusuna vurdu. Baltaya karşı balta.”

5. “Ve kaynaktaki su havuza aktı. 1.200 arşın uzaklığında. Şimdi yüz.”

6. “Arşındı yükseklik. Taş kesicilerin başının üzerinde.”

Öte yandan, bu içeriği kabul etmeyenler de yok değildir. Bu görüşte olanlar söz konusu dönemde bölgede yazım kültüründe bir tünelin yapımıyla ilgili bilgiler gibi dini önemi olmayan bir konunun kayda geçirilmeyeceğini ileri sürmüş ve buradaki çizimin aslında kutsal emanetlerin ve Ahit Sandığı’nın yeriyle ilgili olduğu şeklinde daha gizemli ve sırlı bilgiler ihtiva ettiği mahiyetinde spekülasyonlarda bulunmuşlardır.  

Bu kitabe Yahudilerin Kudüs’teki dini, tarihi ve kültürel köklerinin binlerce yıl önceye dayandığının kanıtı olarak görülüp Kutsal Kitap Arkeolojisi’nin en önemli materyallerinden biridir. Binaenaleyh, İsrail devlet adamları ve siyasiler bu kitabeyi elde etme ve İsrail devletinin tarihsel meşruiyetini destekleyen bir malzeme olarak kullanmanın peşinde olmuşlardır. Bu amaçla İsrail defalarca Türkiye’den İstanbul’daki orijinal kitabeyi talep etse de olumlu yanıt alamamıştır.  

Basına yansıyan bilgilere göre İsrail ilk kez 1996’da Kudüs’ün Hz. Davut tarafından fethedilmesinin üç bininci yıldönümü kutlamalarında sergilenmesi üzere kitabeyi ödünç istemiştir. Sıradaki, Netanyahu’nun bahsettiği 1998’deki taleptir. 2007’de Kudüs Belediye Başkanı’nın Büyükelçi Namık Tan’dan talebi yine karşılıksız kalmıştır. Aynı yıl Cumhurbaşkanı Şimon Perez İsrail Devleti’nin kuruluşunun 70. yıldönümü kutlamalarında kitabeyi sergilenmesi için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den ödünç istemiş, Gazze’deki operasyonlar nedeniyle ilişkilerin gerginleşmesi üzerine dönüş yapılmamıştır. 2017’de İsrail Kültür Bakanı Miri Regev Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin ile şehirde görüşmesi sırasında kitabe talebini ima yoluyla gündeme getirmiştir. 2022’de Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog’un Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin ardından İsrail medyası Türkiye’nin kitabeyi takas etmeğe yeşil ışık yaktığını yazsa da Türkiye Dışişleri Bakanlığı bu haberleri yalanlamıştır. Nitekim aynı yıl İsrailli yetkililerin Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü yetkilileri ile iletişime geçerek bulundukları talep yine reddedilmiştir.  

Her ne kadar Netanyahu tarih bilimini politikaya alet etmek istese de bu ilmi disiplinin özellikleri ona umduğu fırsatı vermekten çok uzaktadır. Üç binyıl önce bölgede Yahudilerin bulunması bilgisinin tarihi ve arkeolojik verilerle kanıtlanması ile İsrail’in uluslararası hukuku çiğneyerek ve BM kararlarını hiçe sayarak Kudüs’ün doğu yakası başta olmak üzere Filistin topraklarını işgal etmesi tamamen farklı olgulardır. Nitekim tartışma konusu olan tarihin bir döneminde Yahudilerin bölgede bulunmuş oldukları değil İsrail’in hiçbir hukuki ve insani sınır tanımadan uyguladığı işgal operasyonudur.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.