Neden Önce İran?

03.10.2025 - 13:03 | Son Güncellenme: 03.10.2025 - 17:15
Binyamin Netanyahu liderliğindeki işgalci Siyonist rejimin, Netanyahu'nun Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme ve İsrail'i tek etkili bölgesel güç haline getirmeyi amaçlayan açık politikasının bir parçası olarak yakın gelecekte Türkiye'ye karşı önleyici bir saldırı başlatması bekleniyor. Ancak İsrail'in şu anki önceliği İran. Peki neden önce İran? İşgalci Siyonist rejimin, Türkiye ve bölgedeki diğer Arap ülkelerini de içeren hedef ülkeler listesinin en başına İran'ı yerleştirmesinin birkaç nedeni var.
Bu nedenler şunlardır:
1. Son otuz yılda İran, bölgesel nüfuzunu önemli ölçüde genişletmiş ve kendisine bağlı silahlı grupların varlığını güçlendirebilmiştir. Bu gruplar, 2024 yılı sonuna kadar Irak, Lübnan, Suriye veya Yemen’de gerek hem iktidarda gerekse sahada varlıklarını sürdürmekte. İran, Orta Asya ülkeleri, Pakistan ve diğer yerlerde askeri, güvenlik, ekonomik ve kültürel gündemlerini hızlandıran ve ilerleten yayılmacı emellere sahip. Bu durum, içe dönük kalan ve vekalet yoluyla değil, askeri üsler ve resmi ittifaklar aracılığıyla yabancı bir varlık ve bölgesel nüfuz kazanma çabalarına yakın zamanda başlayan Türkiye ile çelişiyor.
2- İran, çok eski zamanlardan beri silah üretip askeri cephaneliğini inşa ederek ileri düzey üretim ve imalat faaliyetlerinde bulundu. Nükleer bombaya sahip olma konusunda ise gerçek bir hırsa sahip. Nükleer programı, dış dünyaya güven vermekle kapasite geliştirme arasında gidip gelen, iyi düşünülmüş bir politika doğrultusunda makul bir hızda ilerliyor. İran bir nükleer bomba edinirse, İsrail'in mutlak üstünlüğünü sürdürmeye dayanan Batı Orta Doğu denklemi değişecek ve İran'la yüzleşmek, nüfuzunu azaltmak veya emellerine karşı koymak zorlaşacak. Bu, askeri sanayiye yeni giren ve herhangi bir askeri nükleer program veya projesi olmayan Türkiye'nin durumuyla çelişiyor.

3. İran, ittifaklarını çeşitlendirdi ve farklı bağlarla Doğu güçleriyle (Rusya, Çin ve Hindistan) ilişkilerini güçlendirdi. NATO üyesi değil, ancak kendi ulusal vizyon ve projesine sahip. Batı'nın tam boyunduruğuna tabi değil. Rusya ve Çin ile olan çeşitli ilişkilerinden vazgeçmeyecek, çünkü bu ilişkiler ona uluslararası platformlarda sınırlı da olsa siyasi destek sağlıyor. Dolayısıyla İran, Batı ile "çıkar-çıkar" temelinde iş birliği yapma esnekliğine rağmen, Batı çıkarları için gerçek bir tehdit oluşturuyor. Türkiye ise NATO üyesi, Batı ile stratejik ilişkiler içinde ve Avrupa Birliği'ne katılmayı hedefliyor. Batı yanlısı siyasi güçleri bünyesinde barındırıyor ve henüz Batı kimliğinden ayrılmadı.
4- 7 Ekim 2023 olaylarından bu yana İran, Filistin direnişini desteklemeye katkıda bulunmuş, kendine bağlı çeşitli yapıların işgalci varlığı hedef alan operasyonlara katılmasına izin vermiş ve bu amaçla söz konusu yapılara uzmanlık ve silah sağlamıştır. İşgalci varlığı hedef alan bu operasyonlar, doğrudan verdikleri kayıplara rağmen cüretkar bir hal aldı.
Bu operasyonlar varlığın itibarını zedelemiş, üzerinde askeri ve güvenlik baskısı oluşturmuş, toplum ve kapitalistlerin korkularını artırmış ve Kızıldeniz üzerinden nakliye ağını aksatmıştır. Bu durum, Netanyahu hükümetini Lübnan'da olduğu gibi, bu bağlı kuruluşlara saldırmaya, onları hedef almaya ve liderlerini ortadan kaldırmaya yöneltti. Ayrıca onları yurtdışındaki stratejik hedefler listesinde öncelikli bir konuma getirdi. Dahası İsrail, operasyonlarını Suriye ve Yemen'i hedef alacak şekilde genişletti. Bu durum, işgalci varlıkla herhangi bir çatışmaya girmemiş ve yakın zamana kadar onunla bazı siyasi ve ekonomik ilişkiler sürdürmüş olan Türkiye ile çelişiyor. Ancak, Filistin direnişine ve Filistinlilerin haklarına sempati ve destekleyici tutumlar sergilemiş ve medya, hukuk ve insani yardım alanlarında çalışmalar yürütmüştür.
5- İran, füzeler ve insansız hava araçları fırlatarak İsrail'e bir devlet olarak saldırdı. Bu, bölgede hiçbir ülkenin onlarca yıldır yapmadığı bir şey. İran'ın saldırıları, Demir Kubbe'nin yetersizliğini ve İsrail hava savunmasındaki boşlukları ortaya çıkardı. Ayrıca İsrail'i Haziran 2025'te İran'a doğrudan saldırılar düzenlemeye, füze programını ve ABD ile ortak nükleer projesini hedef almaya yöneltti. İki taraf, her iki taraf için de tarihi bir ilk olan doğrudan, yüz yüze bir savaşa girdi.
6- İran, bölgenin kendisini yıkmak ve iktidardaki rejimini devirmek için baskı yapması nedeniyle bölgede nefret uyandırdı. Bu durum, özellikle İran ve vekillerinin bölge hükümetlerine ve halklarına karşı işlediği suçlar ve yürüttüğü mezhep savaşı sonrasında daha da belirginleşti. Ayrıca, komşu Körfez ülkelerinin güvenliği ve istikrarı için de bir tehdit oluşturmakta. Bu, İran'ın sempatisini kaybettiği anlamına geliyor. Tahran'ın hedef alınması ve iktidardaki rejimin devrilmesi durumunda bölge istikrarsızlaşabilir.
Dahası, yoksulluk, işsizlik, sıkı güvenlik tedbirleri, otoriter yönetim ve çeşitli İranlı partilerin İran'ı devirme çabaları sonucunda, özellikle kendisinden hoşnutsuz olanların giderek artmasıyla birlikte, İran'ın iç koşulları iktidardaki rejimi devirmek için istismar edilmeye müsait hale geldi. Buna karşılık, Türkiye bölgesel saygınlığa, iyi bir itibara ve iyi ilişkilere sahip. Adalet ve Kalkınma Partisi Türk toplumunun tüm kesimleri arasında geniş bir destek ve kabul gören iç başarılarının yanı sıra, bölgesel ve uluslararası kabul arasında bir dengeye sahip. Bu da İsrail'in, hali hazırda Türkiye'yi hedef almasını zorlaştırıyor.
Sonuç olarak İsrail, ABD'nin ve büyük ölçüde İngiltere, Fransa ve Almanya'nın tam desteğiyle Orta Doğu'nun çehresini değiştirmeye devam ediyor. Bu yolda ilk durak İran. Suriye ve Türkiye'yi hedef alma ihtimali de göz ardı edilmiyor. Zira İran'ın ortadan kaldırılması, Türkiye'nin dolduracağı bir boşluk bırakacaktır. İşgalci Siyonist oluşum ise, kibir ve hegemonyasıyla buna izin vermeyecek.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





