Kendi Kaderini Tayin: Maksim Gorki’nin Siyonist Çeteci Dostları


Vladimir Jabotinsky, 1903 senesinde, İsviçre’nin Basel şehrine doğru uzun bir tren yolculuğuna çıkmaya hazırlanıyordu. Asimile olmuş orta sınıf bir Yahudi ailesinin oğlu olarak Odessa’da dünyaya gelmişti. Ve küçük yaşlardan itibaren çeşitli gazetelerde muhabir olarak çalışmış, şiir ve makaleler yazmıştı. Ardından hukuk eğitimi almak için bir süreliğine İtalya’ya gitmiş, burada yaklaşık iki sene kaldıktan sonra tam da Rusya’daki Yahudilere karşı saldırıların artmaya başladığı bir dönemde Odessa’ya geri dönmüştü. Takma isimle yazılar yazıyor, bir yandan da bazı gazetelerde kültür editörlüğü yapıyordu.

Bu esnada Rusya’nın Bessarabya bölgesindeki Kishinev şehrinde gerçekleşen Yahudilere yönelik pogrom, onun için büyük bir dönüm noktası olmuştu. Kishinev’e gidip olayları yerinde incelemiş, tanıklıklarını yazmıştı. Ve o ana kadar, gazetecilik ve edebiyat kariyeri üzerine hayaller kuruyorken artık tamamen Siyonizm’e yönelmiş; resmen Siyonist harekete katılmıştı. Basel’e de Rus Yahudilerini temsilen 6.Siyonist Kongre’ye katılmak üzere gidiyordu zaten.
Ancak gitmeden önce yapması gereken bir şey vardı. İleride Rus edebiyatının en ünlü kalemleri arasında yer alacak ve büyük bir uluslararası şöhrete kavuşacak bir yazar arkadaşına mektup yazması gerekiyordu. O yazar Maksim Gorki’ydi. Ve Jabotinsky, Gorki’den kısa bir süre önce yazdığı on beş sayfalık Charlotte Corday isimli şiirin yayınlanmasına yardım etmesini istiyordu. Şiirinde, Fransız Devrimi sırasında Jean-Paul Marat'ı öldürdüğü için giyotinle idam edilen Charlotte Corday'ın hikâyesini anlatıyordu. Zavallı Charlotte’nin hikâyesi ve ölüme giderken gösterdiği cesaret, Rusya’daki Yahudiler için kesinlikle ilham kaynağı olabilirdi. Böyle düşünüyordu.
Gorki’nin Siyonizm’e desteği
Maksim Gorki, o esnada Saint Petersburg'daki Znanie Yayınevi’nde yönetici olarak çalışıyordu. Yani yayıncılık dünyasında oldukça iyi bir pozisyona sahipti. Jabotinsky, ona daha önce de gazetelerde yazdığı bazı makalelerini göndermişti. Ancak bunlar zaten yayınlanmış oldukları için tekrar basılmaları çok mantıklı görünmüyordu. Oysa şiiri şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmamıştı. Gorki, bu genç yazar arkadaşının ricasını geri çevirmeyerek, şiirin kısa süre içerisinde çalıştığı yayınevi tarafından basılmasını sağlayacaktı. Siyonizm tarihinin en kanlı figürlerinden birisi olan Jabotinsky’nin ilk kitabı, dünyanın en çok okunan yazarlarından birisi olan Maksim Gorki sayesinde yayınlanmış olacaktı.
Ancak Maksim Gorki’nin Siyonist çevrelerle ilişkisi Jabotinsky ile sınırlı değildi. İkilinin, Pinhas Rutenberg isminde ortak bir arkadaşları daha vardı. Ukrayna sınırları içerisinde yer alan Romny isimli bir kasabada doğan Rutenberg, tıpkı Jabotinsky gibi orta sınıf bir Yahudi ailesinden geliyordu. Liseden mezun olduktan sonra St Petersburg’daki Teknoloji Yüksek Okulu’na gitmiş ve kısa sürede büyük bir başarı göstermişti. Okulu bitirince ise, bir yandan St. Petersburg’un en büyük fabrikasında çalışmaya başlamış, bir yandan da sosyalist çevrelerle ilişki içerisine girmişti. Gorki, 1905 Devrimi esnasında çıkan kargaşa esnasında Rutenberg’in kaçmasına yardımcı olacak ve kısa sürede Siyonist hareketin en önemli isimlerinden birisi haline gelecek bu adamın düpedüz hayatını kurtaracaktı.
Gorki'nin Znamenskaya Caddesi'nde oturduğu daire, Rus Siyonistleri’nin sık sık toplandığı Fontanka Rıhtımı’na da oldukça yakındı. Ve Gorki, bu çevreyle olan ilişkileri nedeniyle, mağdur Yahudi kimliğini ve kültürünü destekleyen coşkulu bir taraftar haline gelmişti artık. Toplumsal gerçekçiliğin ustası olarak bilinen yazar, 1901 tarihinde yazdığı meşhur öyküsü Pogrom’da bunu göstermişti zaten.
Hikâyesini, 1880’lerde Volga Bölgesi’nde gördüklerinden etkilenerek kaleme almıştı. Ona göre ezilen Yahudiler, hayalini kurdukları devrimde önemli bir rol oynayabilirlerdi. Siyasi kahramanları, genellikle ya sosyalist ya da kurtuluşu sosyalizm sayesinde olacak Yahudilerden oluşuyordu. Otobiyografisinin ilk bölümü olan Çocukluğum’da, henüz küçük bir çocukken karşılaştığı bir Yahudi çocuğu anlatıyordu. Ayrıca Yahudileri savunmak için yazılan Rus edebiyatından parçaların yer aldığı bir antolojinin ortak editörlüğünü yapmıştı. Meşhur romanı Ana’da polis tarafından öldürülen masum Yahudi şair de bunlardan birisiydi.
Bu arada yarım kalan birkaç girişim, Bolşeviklerin daha fazla hırslanmalarına sebep olmuştu. Uzun yıllardır süregelen çabaları sonuç vermek üzereydi artık. Romanov ailesi, kendilerini bekleyen sona her geçen gün biraz daha yaklaşıyordu yani. Abisi, Çar’a düzenlenen başarısız bir suikast girişimi sonucunda yakalanıp idam edilen Vladimir Lenin, bir süredir kaldığı Almanya’dan çıkarak gizli yollardan Rusya’ya varmış, 1917 senesinin Nisan ayında, Bütün İktidar Sovyetlere sloganıyla meşhur Nisan tezlerini yayınlamıştı.
Lenin daha Almanya’dayken, Maksim Gorki iki Siyonist dostu Jabotinsky ve Rutenberg’le birlikte 1.Dünya Savaşı’nın başladığı sene İtalya’ya gitmiş, üç adam İtalya’da kendilerine güvenli bir yer bulup burada saklanmışlardı. Bu yol arkadaşlığı, seneler boyunca sürecek dostluklarını da pekiştiren bir şey olmuştu. Gorki, bu yolculuğa çıkmadan önce Siyonizm üzerine düşüncelerini de artık açıkça belirtmeye başlamıştı.
Önceleri Çar’ın Yahudiler üzerine kurduğu baskıya isyan şeklinde görünen söylemleri, artık açıkça Siyonizm ütopyasını savunur hale gelmişti. Şöyle söylüyordu; Bana Siyonizmin bir ütopya olduğu söylendi, bilmiyorum belki de sadece bir ütopyadan ibarettir. Ama bu ütopyada, Yahudi halkın da arzuladığı, büyük bir özgürlük susuzluğu görüyorum. Onların hayalleri için mücadele etmesi, insanlığın geri kalanına da manevi güç verebilir.
Gorki’nin altını çizdiği şey açıktı. Yahudilerin, uğruna mücadele ettikleri hayallerinin demirleneceği liman belli olmuştu. Filistin toprakları... Ona göre Yahudiler, insanlığın güçlü mayası, dünyanın ruhu, yeni ve heyecan verici asil düşünceler peşinde koşan insanlardı ve her zaman kendilerine güvenilebilirdi. Kendi kaderlerini de tayin etmeye hakları vardı. Sovyet tarihçisi Mikhail Agursky, 1980'lerin sonunda Gorki Enstitüsü'ndeki arşivleri karıştırırken, Gorki ve Jabotinsky’nin 1903 ile 1927 arasındaki dönemde birbirine gönderdikleri çok sayıda mektuba rastlayacaktı.
21 Ağustos 1915 tarihli bir mektupta Jabotinsky, dostu Gorki’ye uzun uzun Filistin’de bir Yahudi Lejyonyu kurma planlarını anlatıyordu. Jabotinsky, bu planını kısa sürede hayata geçirmiş ve Siyon Katır Birliği ismini verdikleri askeri birlikle, Osmanlı’ya karşı İngilizlerin yanında savaşa katılmıştı. 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin yanında yer almak, Filistin’de kurulmasını istedikleri Yahudi devletine giden yolda büyük bir adım olabilirdi. Jabotinsky’nin fikir babalığını yaptığı, tamamı Yahudi gönüllülerden oluşan bu birlik, Çanakkale Savaşı esnasında, İngilizlere katırlarla cephane ve erzak taşıyacaktı.
Öte yandan, Pinhas Rutenberg de Filistin’e gitme planları yapmaya başlamıştı. Amacı buradaki yerleşimcilere teknik destek sağlamak, elektrik elde edebilecekleri barajlar inşa etmek ve savunma çeteleri kurmaktı. Maksim Gorki, bütün bu süreçte gerek Jabotinsky’i, gerekse Rutenberg’e bir an olsun yalnız bırakmayacaktı. Filistin halkının kaderini doğrudan etkileyen Balfour Deklarasyonu’nun imzalanması ve Bolşevik Devrimi, sadece birkaç ay arayla gerçekleşmişti. Biri Gorki’nin hayalini gerçekleştirmişti, diğeri ise Siyonist dostlarının.
Aslında, birbirine rakip iki dünya görüşü tarafından rasyonelleştiren iki olaydı bu. Bir tarafta, işçi ve köylü sınıfının haklarını savunma iddiasıyla ortaya çıkmış, sömürgecilik karşıtı ve enternasyonalist bir devrim, diğer tarafta Yahudilerin kendi kaderlerini tayin hakkını kendine kılıf etmiş ancak gerçekte uzun vadeli bölgesel çıkarların peşinde koşan emperyal bir deklarasyon. Uzlaşması oldukça zor görünen iki karşıt güç olan İngiltere ve Bolşevik Rusya, Maksim Gorki gibi Bolşeviklerin zihinlerindeki Siyonizm hayali üzerinden kolayca uzlaşabilmişlerdi.
Gorki 1919 senesinde yani devrimin ve deklarasyonun ardından, Yahudiler Üzerine adlı üç makalesini, antisemitizme karşı aktif bir mücadele çağrısı yapan bir broşür biçiminde yeniden yayınlamıştı. Ve burada şunları yazıyordu: Daha çocukluğumdan beri, Yahudi halkından çok etkilendim, Yaşam mücadelesindeki kararlılıktan, gerçeğin zaferine olan sönmez inançlarından çok etkilendim. Bu inanç olmadan kimse insan olamaz, sadece iki ayaklı bir hayvan olabilir.
Filistin’deki Siyonist faaliyetler
Jabotinsky, savaştan sonra Londra’ya giderek İngiliz Ordusu’nda görev yapmaya devam etmiş, ardından ise terhis olarak Filistin’e gelmiş ve silahlı çetelerin kuruluşunda yer almıştı. Dünya Siyonist Örgütü Başkanı Chaim Weizmann’la olan görüş ayrılıkları nedeniyle farklı bir yol izleyecek ve liderliğini yaptığı revizyonist-siyonist hareketin çatısı altında, siyonist askeri gençlik birimi Betar’ı kuracaktı.

Gorki ile ortak dostları olan Rutenberg de bu sırada boş durmamış ve İngilizler’den Yafa şehri ve Ürdün Nehri’nin tüm elektrik imtiyazlarını almayı başarmıştı. Ve Yafa Elektrik Şirketi adı altında faaliyet göstererek, 1923 senesinde Yafa, Tel Aviv ve çevredeki diğer Siyonist yerleşim yerlerinde, İngiliz askeri tesislerini de kısmen kapsayan bir elektrik şebekesi kurmuştu. Kısa süre sonra da dönemin İngiliz Sömürge Bakanı Winston Churchill'in desteğiyle Filistin Elektrik Şirketi’ni kuracaktı. Ayrıca Lord Herbert Samuel ve Lord Reading gibi etkili İngiliz politikacıların yanı sıra General Electric Şirketi Müdürü Hugo Hirst'ü de şirketine üye olmaya davet etmişti. Hepsi de kazançtan pay alıyorlardı yani.
Rutenberg’in elektrik şirketleri, Siyonist terör örgütü Haganah’ın kuruluşuna da büyük bir destek sağlayacaktı. Haganah’ın üst düzey militanlarıyla yakın ilişkiler içerisindeydi ve kurduğu elektrik santralleri Haganah için stratejik öneme sahipti. Zira Haganah’ın Filistin’in köylerine yaptığı kanlı baskınlar esnasında enerji ve haberleşme altyapısını sağlıyorlardı. Rutenberg, bir yandan Haganah üyelerine finansal destek de veriyordu ve elektrik santrallerinin güvenliğini sağlamak için onlardan yardım alıyordu.
Maksim Gorki ise, kitabını yayınladığı Vladimir Jabotinsky ya da 1905 Devrimi esnasında kaçmasına yardım ettiği Pinhas Rutenberg’e bağlı çeteler, Filistinli kadınları kurşuna dizerken, kaçmaya çalışan çocukları ve yaşlıları sırtından vururken, yaşananları hiç sesini çıkarmadan izleyecekti. Bu esnada eşi Ekaterina Peshkova da devrimden sonra Siyasi Kızıl Haç başkanlığına getirilmiş ve Siyonistlerin koruyucu meleği olarak anılır olmuştu. Bayan Gorki, Filistin topraklarına olan Siyonist göçünün de düzenleyicileri arasındaydı. Mesela 1936-1939 seneleri arasında Filistin’de gerçekleşecek büyük isyan sırasında, Müslümanlara saldırı emri veren ilk isimlerden olan meşhur Siyonist Yisrael İdelson, onun sayesinde yerleşmişti Filistin’e.
Gorki’nin Siyonizm’e olan ilgisi, yaşanan bütün katliamlara rağmen azalmadan devam edecekti. 1934 senesinde gerçekleşen Sovyet Yazarlar Birliği Kongresi'ndeki konuşmasında, Siyonist edebiyatın Yahudi halkının kültürünün gücüne örnek olduğundan bahsetmişti. Ve Siyonizm'e olan sempatisini tekrar tekrar dile getirmesi, 1930'ların başlarında Filistin'deki Yahudi yerleşimcilerin başarılarına da yoğun bir ilgi duymasına ve duyurmaya çalışmasına yol açmıştı. Tek bir üzüntüsü vardı; O da bu başarıların (!) Sovyet basınında daha çok yer almıyor oluşuydu.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.