İdealize Edilmiş Benliklerimizin İşgali Altındayız

Dr. Yasin Ramazan, ideallerin ve idealize etmenin hayatımızı nasıl etkilediğini Fokus+ için kaleme aldı. 
Yasin Ramazan
İdealize Edilmiş Benliklerimizin İşgali Altındayız 
7 Şubat 2025

İdealler, bizi hayatta tutar. İdeallerle yaşama tutunur, onları gerçekleştirmek için çabalar ve böylece yaşamımızın anlamlı deneyimlerle geçmesini isteriz. Ama ideallerin bir de karanlık yüzü vardır. Bu karanlık yüz, modern hayatta idealize etmek şeklinde görünüyor. Bir şeyleri idealize etmek, o şeyi olduğu haliyle değil olması gerektiği haliyle değerlendirmektir. Ancak bir şeyin olması gerektiği hal aslında bir inançtır ve şu anki halin kusurlarının, eksiklerinin ve yetersizliklerinin geleceğe yansıtılmasıyla oluşmuştur. Bu yüzden bir şeyin idealize edilmesi kaçınılmaz olarak şu an içinde bulunduğunuz hali olumsuzlar.  

İdealler gerçeklere karşı  

İdealize etmenin hayatımızı etkilediği pek çok olumsuz durumla karşılaşabiliyoruz. İdealize edilmiş eğitim, idealize edilmiş kariyer, idealize edilmiş ilişkiler ve daha pek çok şey idealize edildikçe bugün sahip olduğumuz şeyleri değerlendirmemize ve onlarla yaşamamıza engel oluyor. Dahası, paradoksal bir şekilde, bir şeyleri idealize etmek onun gelişmesine de engel oluyor. Bunun somut bir örneğini, doktora öğrencilerinde görmek mümkündür. Doktora derecesinin idealize edilmesi nedeniyle, aslında çok yetenekli ve çalışkan öğrencilerin yaptıkları çalışmalara inancını kaybettiklerini gözlemliyoruz. İdeal bir doktora öğrencisi olamadıkları için şu an elde edebilecekleri küçük ama gerçek kazanımlardan vazgeçebiliyorlar.  

Bir şeyleri idealize etmenin en olumsuz tarafı, ideal benliklerde ortaya çıkar; kendimizin en iyi versiyonu efsanesi. Bu efsaneye göre, eksikliklerimizi kapatır ve hatalarımızı giderirsek kendimizin en iyi ve en ideal versiyonu oluruz. O versiyonumuzda -ideal olarak- istediğimiz gibi biri olduğumuz için istediğimiz gibi yaşayacağımızı düşünürüz. Şu anki kusurlu versiyonumuz kurtulmamız gereken bir tür beladır, onunla yaşamak en basit şekilde söyleyecek olursak ayıptır.  

Nedir benliği idealize etmenin tehlikesi? Öncelikle, ideal bir benlik gerçekle temasımızı kısıtlar. Gerçekten ben kimim, ihtiyaçlarım neler, isteklerim neler, beni mutlu eden ve etmeyen şeyler nelerdir? Bu sorular idealize benlik için bir anlam taşımadığı için sıklıkla bastırılır. Önemli olan gelecekteki benliğin nasıl olacağı ve nasıl görüneceğidir. Benliği idealize ettiğimizde, günlerimizi gerçekten yaşamıyor gibi geçiririz. İdeal bir şeylerin gelecekte yaşanacağına söz vermişiz gibi bugünkü ihtiyaçlarımızı erteler ve göz ardı ederiz. Çoğu zaman kişinin kendini ve işlerini sabote ettiği ya da ertelediği durumlarda ortaya çıkar bu ihtiyaçlar. Önemli bir işiniz vardır ama sosyal medyada vakit öldürürsünüz. Veya konuşsanız düzelteceğiniz zor bir durumdasınızdır ama sözü en olmadık şekilde söyler her şeyi mahvedersiniz. Bu gibi durumlarda, siz idealize edilmiş benliğinize göre yaşadığınızı sanırken, aslında derindeki ihtiyaçlarınız sizi yönlendirmektedir.  

Bir başka tehlike ise, bize özgü benliğimize yabancılaşmamızdır. Gerçekte çevremizde ne olduğuna bakmayız bu yüzden. Her şey gelecekte dönüşeceğimiz ideal benliğimize göre bir değer alır. Hayatımızı ideal benliğimize göre şekillendirdikçe şu an olduğumuz halimiz gittikçe daha yetersiz ve bir o kadar da suçlu görünür. Bu yüzden ideal benliğimiz daha çekici gelir, ona duyduğumuz arzu da güçlenir. İdealize ettiğimiz benliğimizin yapacakları yanında bugün yapabildiklerimiz nedir ki? Bir gün olacaktır ve ideal benliğimiz ışıl ışıl ufuktan belirecek her şeye olması gereken rengini verecektir. Bu inanç güçlendikçe, bugünkü halinize yani bizzat kendinize yönelik öfkeniz ve nefretiniz artar. Beğenilecek yönlerinizi de beğenmez olursunuz.  

Hayaller ve hayatlar  

Bir meslek edineceksiniz veya edindiniz. Onda en iyi olmak zorundasınız değil mi? Yani en azından kendi çevrenizde en iyi olmayı arzularsınız. Eğer en iyi olmayı arzulamıyorsanız ve kendinizi olduğunuz halinizle kabulleniyorsanız, işte hemen bir kontrol mekanizması karşınıza dikilir: Ya en iyisi olun veya en iyisi olmak isteyin. Üçüncü bir seçenek yoktur. O zaman idealinizi gerçekleştirmek üzere çalışmadığınız için en azından suçlu hissetmelisiniz. Bir hayal olarak da olsa idealle yaşamalısınız. Hayaller böylece hayatlara galip gelecektir.  

İdealize etmenin belki de çekici yanı budur. Bir hayale dayanmak, değişim ve gelişim için motivasyon sağlar. Ama bir hayalinizin olması benliğinizi idealize etmenizi gerektirir mi? Bu da aslında döngüsel bir akıl yürütmedir. İdeal olmayan bir benliğiniz varsa hayalinizdeki benliğin ideal olduğunun garantisi nedir? Şu an hayal ettiğiniz geleceği şu anki benliğiniz tasarladığına göre, gelecekteki benliğinizin bu tasarımı beğeneceğini nereden biliyorsunuz? Hayallerimiz bizi yönlendirir, evet. Ama ideal bir benliğe doğru değil. Hayatımızda şu an olmayan ne varsa bizi ona doğru yönlendirecektir hayallerimiz. Bu, hayalimizin ideal olduğunu değil sadece şu anki hayatımızda eksik olduğunu söyler.  

Hayaller hayatınıza dahildir, onun bir alternatifi değildir. Bir alternatif olmadıkları için hayatın bir olumsuzlamasını da içermezler. Yani gerçekten hayalleriniz varsa, bugünkü benliğinizle onu elde etmek için çalışmaya başlarsınız. Eksikleriniz ve kusurlarınız, hayallerinize ulaşmak için bir engel değildir. Tam aksine, size bu hayali verdiği için eksik ve kusur olarak gördüğünüz her şeyin kıymetini bilmeniz gerekir. Diğer yandan, hayalinizi gerçekleştirmek için idealize edilmiş benliğinizi beklerseniz, hayalleriniz suya karışır. Bir kitap yazacaksanız, bugün başlamalısınız. Yoksa siz değiştikçe ideal benliğiniz de değişecek, böylece hiçbir zaman ulaşamayacağınız bir benliğin “yapılacaklar listesi”ni kabartmış olacaksınız.  

Yalnız değilsiniz  

İdealize edilmiş benlikler, sadece kendi kendinize baskı yapmaz. Aynı zamanda bir başkasının benliğini de idealize etme beklentisi doğurur. Mesela, ideal anne olmanın yolu biraz da ideal anne olmayanları (veya bunun için kaygılanmayanları) suçlamaktan geçer. Kafanızdaki idealize davranışlara aykırı her şeyin cezalandırılması gerekir. Belki siz de ideal değilsinizdir ama idealize ettiğiniz benliğiniz, en azından ideali istediğiniz için sizi doğruların tarafında ilan eder. Bir savaşçı gibi kılıcınızı rahatça sallar ve idealist olmayanları biçersiniz. Ya idealist olacaklar ya idealist olmaya çalışacaklar. Üçüncü bir seçenek bırakmamalısınız.  

Ancak bunun tersi de doğrudur. İnsanların idealize ettiği toplumsal roller de kişiyi idealize benliklere zorlar. İdealize edilmiş benlikler, idealize yaşam tarzları beklentisini doğurur. Bir doktorsanız şu şekilde yaşar, şu şekilde davranır ve şöyle şöyle konuşursunuz. Bu beklentiyi karşılamayan bir doktorun doktorluğu sorgulanır. Herkes için kendisini kötü hissettirecek bir idealize rol vardır.  

İdealize bir eş, idealize bir iş, idealize bir ev, idealize anne-babalık, idealize arkadaşlık, idealize dinî yaşantı, idealize yönetim, idealize meslekler… kimsenin kıpırdamasına, kendi öz benliğiyle gerçek ihtiyaçlara yönelmesine, gerçek yetenekleri ve istekleriyle hareket etmesine izin vermiyor. Dahası, toplumun zorladığı ideal benlikler, hayalleri de tahakküm altına alarak kimin ne isteyeceğini de belirliyor. Herkesten farklı bir hayaliniz varsa toplumun dayattığı ideal benlik sizi suçlu hissettirecektir. Size özgü benliğiniz, bir sığıntı veya ilk fırsatta kurtulmanız gereken bir ur gibi olur. Filmler, diziler, sosyal medya, tartışma programları ve reklamlar idealize benliklerin erdemlerini överken (gerçek bir örnek neredeyse hiçbir zaman yoktur), sahip olmayanların (hemen hemen herkes) utanılacak hallerini köpürtür, onların her halini ayıplar ve olur olmadık gerekçelerle yerer.  

Bizi kim idealize ediyor?  

İdealize benliğin en büyük gücü bugünün yaşanmaya değer olmadığına dair bir inançtır. Bugün yaşanmaya değmezse, her şey gelecek için yapılmalıdır. Ama nasıl bir gelecek? İdealize edilmiş benliğiniz için nasıl bir hayal satın alıyorsunuz? İdeal bir gelecek için uğraşan kişiye her şeyi satabilirsiniz. Onun benliğini her şeye dönüştürebilirsiniz. İdealize benlikler, bugünü, sahte istekler ve yaşamı sürekli olumsuzlayan ihtiyaçlarla işgal etmiş durumdadır. Siz kendinizi olduğunuz halinizle beğenmediğiniz için sizi potansiyel olarak beğeneceklerin yönlendirmelerine karşı savunmasızsınız. Bu yüzden, ideal benliklerin işgali kendimize özgü benliğimize değil, sadece idealize benlikleri pazarlayanlara ve onlar aracılığıyla dinî, toplumsal, ekonomik veya politik manipülasyon yapanlara yarar. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.