Hamas-ABD Anlaşması: İsrail'e Etkisi ve Gelecek Perspektifi


ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu ziyareti öncesinde, Hamas ile ABD-İsrail vatandaşı olan rehine Edan Alexander’ın serbest bırakılması konusunda anlaşmaya varıldığı duyuruldu.

Trump’ın, Hamas’ın elindeki rehinelerin serbest bırakılması konusunda bir ilerleme kaydedilmesi için kişisel olarak büyük bir istek duyduğu biliniyor.
Söz konusu anlaşma öncesinde, Hamas ile Katar, Mısır ve Türkiye arasında istişareler yapıldı. Adı geçen ülkeler, Hamas ile Trump yönetimi arasında bu tür bir görüşmenin önünü açmak için ülkeler arası iletişimde rol oynadı.
Son anlaşmanın akıbetine değinmeden önce, bu bağlamda meydana gelen bazı önemli olayları ele almak oldukça önemli.
Bu olaylardan biri, ABD’nin Yemen’deki Husiler ile, İsrail’in bilgisi dışında herhangi bir koşul içermeyen bir anlaşmaya varması oldu.
Diğeri ise ABD’nin İran’la müzakereler konusunda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran’a karşı harekete geçme yaklaşımıyla çelişen adımıydı.
Buna ek olarak, Trump daha önce Beyaz Saray’daki görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında Netanyahu’ya seslenerek, Suriye konusunda yaşanan gerilimde Türkiye’ye karşı “makul” olmasını ve sorunları çözmeye çalışmasını istedi.
Trump’ın aynı konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a övgülerde bulunması da İsrail’in Suriye’deki yıkıcı rolüne ilişkin Türk söylemini benimsediğini gösterdi.
Hamas’ın rehine asker Edan Alexander’ın serbest bırakılması konusunda ABD ile varılan anlaşmayı kabul etmesi, belirli konularda bile olsa İsraillilerden bağımsız olarak ABD’lilerle çalışmanın mümkün olduğunu kanıtladı.
Bu durum, birden fazla konuda tekrarlanarak, ABD ve İsrail çıkarları arasındaki uçurumu daha da derinleştirdi.
Başka bir açıdan bakıldığında, Hamas ve ABD arasındaki görüşmelerin yeniden başlaması, Tel Aviv’in Doha’daki önceki görüşmeleri engellemek için büyük çaba sarf etmesi ışığında, İsrail’in bu tür toplantıları önlemedeki başarısızlığını gösterdi.
Son anlaşmayla birlikte Hamas, en büyük uluslararası güç olan ABD ile masaya oturan rasyonel bir aktör olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
Daha da önemlisi bu anlaşma, Hamas ile diplomatik bir anlayışın, herkes için kabul edilebilir çözümlere yol açabileceğine dair net bir mesaj gönderdi.
İsrail’in ABD ile ilişkisi nasıl şekillenecek?
Netanyahu hükümeti ve İsrail ordusunun Gazze’de iki aydır sürdürdüğü askeri baskı politikası da daha fazla masum çocuk ve kadının öldürülmesinden başka bir sonuç vermedi.

Bu bağlamda anlaşma, işgal hükümeti tarafından onaylanan Gazze’ye yönelik askeri operasyonunun genişletilmesine yönelik kararı etkisiz hale getiriyor.
Çünkü bu durum, eğer bu kararı uygulamada ısrar ederse Netanyahu hükümetini, Trump yönetimiyle karşı karşıya getirecektir.
Uygulanmaması durumunda ise, Netanyahu hükümeti ile askeri ve insani baskının devam etmesini isteyen koalisyon üyeleri arasında şiddetli anlaşmazlıklar yaşanacaktır.
Örneğin aşırı sağcı bakan Itamar Ben-Gvir, Gazze Şeridi’ne insani yardım girişine karşı çıkarak, kabinede bunu reddeden tek bakanın kendisi olduğunu açıkladı.
ABD ile yapılan son anlaşmayla Hamas, İsrail işgal devletinin iki aydan uzun bir süredir abluka uyguladığı Gazze Şeridi’ne insani yardımın girmesine izin vererek, “aç bırakma” yoluyla yürütülen baskı politikasını kırıyor.
Böylece Hamas, Gazze’deki Filistin halkını önemseyen ve acılarını hafifletmek için çalışan bir hareket olduğunu kanıtlıyor.
Abluka nedeniyle Gazze halkı iki aydan uzun bir süredir gıdaya erişemiyor. Bu konuda uluslararası toplum tarafından yapılan tüm insani çağrılar ve baskılar, İsrail işgal devletini yardım girişi konusunda ikna edemedi.
Hamas, ABD-İsrail ilişkilerinde, en azından ABD yönetimi ile Netanyahu arasındaki duvarda bir gedik açabilirse, bu Filistin halkının çalınan haklarını elde edeceği yeni bir aşamayı başlatacak bir ateşkes anlaşmasına varma eşiğinde önemli bir kazanım olacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.