Filistin Meselesi’nde Trump’ın Güney Afrika’ya Yönelik Baskıları

17.09.2025 - 09:41 | Son Güncellenme: 17.09.2025 - 09:46
Filistin meselesi, on yıllardır küresel siyasetin en tartışmalı ve hassas konularından biri olarak uluslararası gündemdeki yerini korumaktadır. İşgal, yerinden edilme ve insan hakları ihlalleri, Filistin halkının maruz kaldığı sistematik sorunların başında gelirken; bu meseleye verilen tepkiler de dünya genelinde stratejik çıkarlara göre farklılık göstermektedir.

Son dönemde İsrail, Yemen’in başkenti Sana’a ve elJawf vilayetinde Husiler tarafından kullanılan askeri üsler, propaganda ofisleri, yakıt depoları ve bazı kritik altyapı tesislerine yönelik hava saldırıları düzenledi. Bu saldırılar, Husilerin İsrail’e yönelttiği drone ve füze saldırılarını “misilleme” gerekçesiyle gerçekleştirildiği biçiminde gerekçelendiriliyor. Bu saldırılar neticesinde sivil yerleşim bölgeleri zarar görmüş, çok sayıda sivil ölü ve yaralı bildirilmiş; altyapıda tahribat oluşmuş, insanlarda korku ve travma yaratılmıştır. Ayrıca, Katar’da da İsrail tarafından Hamas üyeleri ve güvenlik görevlileri hedef alındığına dair saldırılar raporlanıyor. Doha’daki bu müdahaleler bölgesel diplomatik gerilimi artırmıştır. Bu çatışma ortamında, saldırıların sivil boyutları gözetildiğinde terör ifadesi oldukça haklı bir değerlendirme demektir. Zira bir devletin güvenlik kaygısı bahanesiyle uluslararası hukukun sınırlarını zorlaması, sivil halkın zarar görmesi, kültürel, insani değerlerin yıkılması, bölgede uzun vadeli barışı daha da uzak kılıyor. Fakat diğer yandan İsrail açısından bu eylemleri tamamen “güvenlik ihtiyacı” bağlamından koparmadan değerlendirmek lazım; çünkü bir devletin vatandaşlarını koruma görevi de vardır. Ancak bu görev, uluslararası hukukla dengelenmek zorundadır. Şüphesiz ABD desteği olmadan bu tür saldırılar hem lojistik hem diplomatik açıdan daha riskli ve uluslararası tepkiler daha sert olurdu.
Güney Afrika ise, tarihsel deneyimleri ve özgürlük mücadelesi bağlamında Filistin halkıyla derin bir dayanışma içerisindedir. Bu yazıda, Güney Afrika'nın Filistin meselesine nasıl yaklaştığını ele alıp, sonrasında ise ABD’nin, özellikle Trump döneminde, Güney Afrika’ya yönelik siyasi ve ekonomik baskılarına değinmeye çalışacağız.
Tarihin aynasında Güney Afrika ve Filistin
Güney Afrika, uzun yıllar süren apartheid rejimiyle mücadele etmiş bir ülkedir. Bu mücadele sırasında uluslararası dayanışmanın ne kadar hayati olduğunu bizzat deneyimleyen Güney Afrikalılar, benzer şekilde Filistin halkının da işgale ve ayrımcılığa karşı verdiği mücadeleyi sahiplendiler. Ülkenin en önemli sembol isimlerinden biri olan Nelson Mandela, bu konuda oldukça net bir tutum sergilemiş: “Filistin özgür olmadıkça biz de tam manasıyla özgür olamayacağız” demişti.
Bu tarihi perspektif, Güney Afrika'nın dış politikasına da yansımıştır. Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarını apartheid rejimiyle sık sık karşılaştırmakta ve bu durumu açıkça eleştirmektedir. Bu bağlamda Güney Afrika, İsrail’e karşı alınan Birleşmiş Milletler kararlarını desteklemiş ve diplomatik ilişkilerde zaman zaman İsrail’e yönelik geri adımlar atmıştır. 2019 yılında Güney Afrika, Tel Aviv’deki büyükelçisini kalıcı olarak geri çekerek büyükelçiliği bir “konsolosluk ofisi” seviyesine indirmiştir. Bu adım, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı güçlü bir siyasi mesaj niteliğindeydi.
Güney Afrika’da sadece hükümet değil, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sendikalar ve dini kurumlar da Filistin halkına güçlü bir destek sunmaktadır. Ülkede faaliyet gösteren birçok insan hakları kuruluşu, İsrail’e yönelik boykot, tecrit ve yaptırım (BDS) kampanyalarına aktif olarak katılmaktadır. Özellikle üniversitelerdeki Filistin yanlısı hareketler, İsrail kurumlarıyla iş birliği yapılmasına karşı çıkmakta ve Filistinli akademisyenlere destek sunmaktadır. Bu dayanışmanın temelinde yatan düşünce, Güney Afrika halkı bir zamanlar küresel destekle özgürleştiyse Filistin halkı da benzer şekilde özgürleşmelidir.
Trump döneminde Güney Afrika'ya yönelik baskılar
Donald Trump’ın 2017-2021 yılları arasındaki başkanlığı, ABD dış politikasında köklü değişikliklerin yaşandığı, özellikle de geleneksel müttefiklerle ilişkilerin zorlandığı bir dönem olarak kayıtlara geçti. Bu süreçte Güney Afrika da Trump yönetiminin hedefi haline geldi. Trump yönetimi, Güney Afrika’nın İsrail karşıtı tutumunu açıkça eleştirdi. Özellikle Filistin yanlısı politikaların küresel ölçekte güç kazanmasından rahatsız olan Washington, bu ülkeleri ekonomik ve diplomatik olarak köşeye sıkıştırma yöntemine başvurdu. Güney Afrika bu politikaların doğrudan muhatabı oldu.
Trump döneminde ABD, Güney Afrika'yı birtakım ticari yaptırımlarla tehdit etti. Güney Afrika'nın en önemli ihracat gelirlerinden biri olan tarım ürünleri ve otomotiv sektörü, ABD ile yapılan Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası (AGOA) kapsamında gümrüksüz ticaretten faydalanmaktaydı. Ancak Trump yönetimi, bu imtiyazların geri çekilebileceğini öne sürerek Güney Afrika'yı ekonomik olarak baskılamaya çalıştı. Bunun arkasında sadece ticari anlaşmazlıklar değil, Güney Afrika’nın İsrail’e yönelik eleştirileri ve Filistin’e verdiği siyasi destek de yer alıyordu. Bu, ABD'nin dış politikayı ekonomik çıkarlar üzerinden nasıl araçsallaştırdığının bir örneğiydi. Öte yandan Elon Musk, özellikle 2018’de Güney Afrika’daki beyaz çiftliklerin kamulaştırılması tartışmalarında Julius Malema’nın radikal söylemlerini eleştirmişti. Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlarda “Güney Afrika’da beyazlara karşı kitlesel katliam yapıldığına dair yanlış bilgilerin dolaştığını” belirtmiş, aşırı yorumları dengeleme yönünde tavır almıştı. Trump yönetimi o dönemde bu meseleyi gündeme taşımış, hatta Trump’ın kendisi de “Güney Afrika’daki çiftliklerin durumu” hakkında tweet atmıştı. Trump yönetimi ayrıca, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası platformlarda Güney Afrika'nın etkisini kırmaya çalıştı. Filistin lehine oy kullanan ülkeler "not edildi" ve bu ülkelerin yardım fonlarının azaltılabileceği bizzat Trump tarafından dile getirildi. Özetle Güney Afrika’nın BM’deki Filistin yanlısı tutumu, Washington’un hedef listesine girmesine yol açtı.
Sonuç
Dünya sinemasının büyük isimlerinden Marlon Brando 1996’da Larry King Live yayını sırasında, Hollywood’un Yahudiler tarafından sahiplenilmiş ve yönetilmiş olduğunu, ama bu durumun sorumlulukla dengelenmesi gerektiğini vurgulamıştı. Ayrıca, siyahiler gibi diğer azınlıkların da Hollywood’da kötü betimlendiğini; Yahudilerin bu stereotiplerden kaçınmak için kendi imajlarını korumaya çalıştığını belirtmişti. Yahudilerin Güney Afrika’dan Amerika’ya kadar kapitali ellerinde tutarak istedikleri gibi hareket ettiklerine şüphe yoktur.
Güney Afrika’nın Filistin meselesine bakışı ise, tarihsel hafızaya, ahlaki sorumluluğa ve küresel adalet anlayışına dayanmaktadır. Bu dayanışma, sadece diplomatik bir jest değil, geçmişte yaşanmış acıların bugünkü adaletsizliklerle olan bağını kuran bir duruştur. Ancak bu duruş, özellikle Trump döneminde ABD'nin ekonomik ve siyasi baskılarıyla karşılık bulmuştur. Washington, Filistin’e destek veren ülkeleri cezalandırma stratejisi izlerken, Güney Afrika gibi onurlu bir duruş sergileyen ülkeler bedel ödemeyi göze almıştır. Bu yüzden Güney Afrika'nın toprak reformu planları da Trump tarafından sosyal medya üzerinden hedef alındı. 2018 yılında Trump, beyaz çiftçilerin topraklarının kamulaştırılmasına dair tartışmaları gündeme taşıyarak Güney Afrika'yı “ırkçı” politikalarla suçladı. Bu açıklama, Güney Afrika'nın içişlerine karışma olarak değerlendirildi ve ülkede büyük tepki topladı.
Filistin’in özgürlüğü için verilen küresel mücadelede, Güney Afrika’nın sesi, yalnızca bir destek değil; aynı zamanda geçmişten bugüne uzanan bir vicdan çağrısıdır. Trump dönemi ise, bu çağrıya kulak tıkayanların, baskı ve yaptırımlarla bu sesi bastırmaya çalıştığı karanlık bir dönem olarak tarihe geçmiştir.
Kaynaklar
- Amnesty International. (2022). Israel’s apartheid against Palestinians: Cruel system of domination and crime against humanity. https://www.amnesty.org/en/documents/mde15/5141/2022/en/
- Chothia, F. (2019, April 8). Why South Africa downgraded its embassy in Israel. BBC News. https://www.bbc.com/news/world-africa-47850770
- Mandela, N. (1997). Address by President Nelson Mandela at the International Day of Solidarity with the Palestinian People. United Nations. https://www.un.org/unispal/document/auto-insert-179368/
- United Nations General Assembly. (2018). Voting record on the resolution “Peaceful settlement of the question of Palestine” (A/RES/73/18). https://digitallibrary.un.org/record/1655751
- South African Government. (2018). Statement on downgrading the South African Embassy in Israel. https://www.gov.za/speeches/statement-international-relations-committee-embassy-israel-7-dec-2018-0000
- United Nations Human Rights Council. (2021). Report of the Special Rapporteur on the situation of human rights in the Palestinian territories occupied since 1967. https://www.ohchr.org/en/documents/thematic-reports/a76533-situation-human-rights-palestinian-territories-occupied-1967
- U.S. Department of State. (2018). President Trump’s Remarks on Foreign Aid and United Nations Votes. https://www.state.gov/president-trumps-remarks-on-foreign-aid-and-united-nations-votes/
- BBC News. (2018, August 23). South Africa rejects Trump tweet on white farmers. https://www.bbc.com/news/world-africa-45282088
- Noor, D. (2021). The US and the BDS Movement: Suppressing Dissent in Support of Israel. Middle East Eye. https://www.middleeasteye.net/news/us-bds-movement-suppressing-dissent-israel
- Klein, N. (2015). This Changes Everything: Capitalism vs. The Climate. Simon & Schuster.
- Gençoğlu, H. (2024, Kasım 20). How Turkish tolerance helped Armenians integrate into the Ottoman World. Cape Argus.
- Gençoğlu, H. (2024, Aralık 13). Journey of Mehmed Emin Pasha from Istanbul to Cape Town. Cape Argus.
- Gençoğlu, H. (2024, Ekim 10). ‘Perhaps it is time to decolonize the Bulletin of the National Library of South Africa’. Cape Argus.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





