Dostlukta Bir Umman – I: Osmanlı/Türkiye-Umman Diplomatik İlişkileri

Prof. Dr. Uğur Ünal Osmanlı Döneminden bu yana devam eden Türkiye Umman dostluğunu ve diplomatik ilişkileri Fokus+ için kaleme aldı.
uğur ünal
Dostlukta Bir Umman – I: Osmanlı/Türkiye-Umman Diplomatik İlişkileri
3 Nisan 2025

Politik bir kavram olarak ve en kısa tanımıyla uluslararası ilişkiler; devletler veya uluslararası örgütler arasındaki siyasi, ekonomik ve diplomatik etkileşimlerdir. Temel olarak güç dengesi, uluslararası hukuk, savaş ve barış, diplomasi, iş birliği ya da çıkar çatışmalarına dayalı konuları ele alır. Ülkeler arasındaki ilişkiler bu kavramlar etrafında şekillenir. Peki devletlerin dostu olur mu? Aslında bu soruya belki de en geçerli cevabı veren kişi İngiliz devlet adamı Lord Palmerston olmuştur. 1 Mart 1848 tarihinde İngiliz parlamentosundaki konuşmasında Palmerston: “Bizim ne ebedi müttefikimiz ne de ebedi düşmanlarımız vardır. Ezeli ve ebedi olan bizim çıkarlarımızdır” sözleriyle realist bir uluslararası politika anlayışını ortaya koymaktadır.  

Bu teorik anlayıştan da hareketle, devletlerin kalıcı dostları ve düşmanları olmaz. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Yakın geçmişten bir örnek vermek gerekirse II. Dünya Savaşı’nın müttefik iki devleti ABD ve SSCB, Soğuk Savaş döneminin yılmaz rakipleri olarak yarım asır mücadele vermişlerdir. Yine bu savaşta en sert çarpışmaları yaşayan Fransa ve Almanya savaşın akabinde Avrupa Birliğinin temellerini birlikte atmıştır.  Ancak tüm bu genelleme ve değerlendirmelere rağmen devletlerarası ilişkilerin asırlar boyunca barış içerisinde yürütüldüğü az sayıda da olsa örnekler bulunmaktadır. Bugün bu istisnai örneklerden birine şahsımı da ilgilendirmesi hasebiyle dikkat çekmek isterim. Ortadoğu’nun önemli siyasal figürlerinden biri olan Umman ile Osmanlı’dan günümüze asırlardır devam eden olumlu ikili münasebetler, yukarıda izah ettiğimiz uluslararası ilişkiler formunun dışında kalan müstesna örneklerden biri olmuştur.  

Tarihsel süreç

Arap yarımadasının güneydoğu kesiminde yer alan Umman, siyasi olarak sultanlık şeklinde idare edilmektedir. Uman, Oman, Umman şeklinde yazılan ve telaffuz edilen bu ülkeyle, Osmanlı döneminden günümüze kadar yüzyıllardır devam eden diplomatik olarak köklü dostluk ve derin münasebetler kurulmuştur. Basra Körfezi’nin girişine hâkim olması nedeniyle tarihi süreç içerisinde stratejik önemi giderek artan Umman toprakları, 16. Yüzyılın başlarında Portekiz işgaline maruz kalmıştır. Portekizliler, Uzakdoğu ile Doğu Afrika ticaretinde önemli bir merkez olan Maskat’ı ve Hürmüz boğazını içine alan bu stratejik bölgede 114 sene hüküm sürmüşlerdir. Bu dönemde Osmanlılar ile Portekizliler Umman sahillerinde karşı karşıya gelmiştir. Öyle ki, 1517 yılında Mısır ve Hicaz’ı egemenliği altına alan Osmanlı Devleti Hadım Süleyman Paşa (1538) ve Pîrî Reis (1552) komutasındaki donanma ile Portekizli işgalcilere karşı mücadele etmiştir. Hatta Portekizliler artan Osmanlı seferlerine karşı [Başkent] Maskat’ta günümüzde de ayakta duran ve şehrin tarihi dokusunun bir parçası olan Celâlî ve Mîrânî kalelerini inşa etmişlerdir. Topkapı Sarayı Kütüphanesinde yer alan 5 Kasım 1552 tarihli bir belgede; Piri Reis komutasındaki Osmanlı donanmasının Portekiz işgalinde bulunan Maskat Kalesi’ni fethettiği belirtilmektedir. Yine, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Cezâyir ve Medine Beylerbeyi Kubad Paşa’ya yazılan hükümde; Hint Kaptanı Piri Reis’in donanma ile Bender-i Süveyş’ten denize açılarak Cidde’den Aden’e, Aden’den Re’sü’l-had’e geçerek Portekizlilerin elinde olan Maskat’ı yedi günlük bir muhasaradan sonra fethettiği kaydedilmiştir [TSMK. K. 888, v_487b-488b.]. Maskat Kalesi’nin fethi esnasındaki fayda ve yardımları takdir edilerek Haleb Beylerbeyi Kubad Paşa’ya çeşitli hediye ve rütbeler de verilmiştir [BOA. A.DVNS.MHM. d. 2/1510].

Bundan sonraki süreçte de mücadeleler devam etmiş Portekiz kuvvetlerinin Maskat ve civarından tamamen çıkarılması ancak Umanlı Ya’rubî hânedanı imamı Nâsır b. Mürşid döneminde; 1620 yılında gerçekleşebilmiştir. Osmanlılar ile Umman arasındaki siyasi ilişkiler ise 18. Yüzyılda Bû Sâid hanedanı zamanında başlamıştır. Doğuda İran tehdidine maruz kalan, batı ve kuzey taraflarında ise bazı Arap kabileleriyle mücadele eden Umman için Osmanlı Devleti’nin yardım ve desteğini alma ihtiyacı zorunlu hale gelmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin ilk ciddi adımı, İran’ın yöneticisi Kerim Han Zend’in 1775’te Osmanlılara bağlı Basra şehrini kuşatması ile atılmıştır. Bu kuşatmada Bağdat’taki Osmanlı Valisi Ömer Paşa ile Uman Hâkimi İmam Ahmed b. Saîd arasında varılan anlaşmaya göre Uman gemileri Şattü’l-arap’ın girişini tutarak Osmanlı Devleti’ne yardım etmiştir. Umman Hâkimi bu seferde iki oğlu ve Veziri Şeyh Mâcid ile birlikte donanmasını Basra’ya göndermiştir [BOA. HAT. 4/135].  

İki ülke arasındaki iş birlikleri  

Buna karşılık Uman sultanları Osmanlı nezdinde Fas Hâkimi gibi “Uman Hâkimi” olarak anılmış ve kendilerine yıllık bir ödeme yapılması kararlaştırılmıştır. Ayrıca deniz ticaretinde kullandıkları Basra Limanı’nda kendilerine düşük vergi ayrıcalığı da tanınmıştır. Uman Hâkimi İmam Ahmed bölgede kuvvetli bir nüfuza sahip olan İranlılara karşı Osmanlı ile birlikte hareket etmiştir. Nitekim 8 Şubat 1777 tarihinde Bağdat ve Basra Valisi Abdullah Paşa’nın Osmanlı Sadaretine gönderdiği yazıda, Maskat Emiri Ahmed b. Saîd hakkında “Basra’nın Acemler tarafından işgali sırasında elindeki kuvvetleri ile savunmaya koşan, sadık ve Müslümanların yardımcısı bir zat olan Maskat İmamı” şeklinde bahsedilmektedir [BOA. TS. MA. E. 346/49].

İki ülke arasındaki bu iş birliğine binaen 7 Temmuz 1777 tarihinde Osmanlı Sultanı I. Abdülhamid tarafından Maskat (Umman) İmamı Ahmed b. Saîd’e bir mektup gönderilmiştir. Osmanlı padişahının mektubu Maskat İmamı’nı onore edici ifadeler ve dualarla başlamaktadır [BOA. A. {DVNS.NMH.d. 9/90]. 1779 yılı Nisan ayında bu sefer Umman tarafından gelen mektupta Sultan I. Abdülhamid’den gelen mektuptan duyulan büyük sevinç ifade edilmekte; Osmanlı padişahı İslâm dininin direği olarak vurgulanmakta; Padişah tarafından gönderilen hil’atin (kaftan) giyildiği bildirilmektedir. Mektupta Umman Hâkimi, İran’a karşı Osmanlı Devleti ile her zaman iş birliğine hazır olduğunu ifade etmektedir. [BOA. A.{DVNS.NMH.d. 9/113]. Bu tarihlerde İran’a karşı ortak hareket edilmesi ve hacıların güvenliğinin sağlanması yönünde Osmanlı Devleti ile Uman Hâkimliği arasındaki ittifak, dostluk ve güven mektuplarıyla hediyeleşmelerin yoğunlaştığı da görülmektedir.  Bu konularla ilgili arşiv evrakı da oldukça fazladır.  

Yazımızda 19. Yüzyıla kadar Osmanlı-Umman ilişkilerinin genel seyrini ele aldık. İkinci yazımızda bölgedeki bilhassa batılı devletlerin etkisiyle iyice kenetlenen ikili ilişkileri arşiv belgeleri üzerinden analiz etmeye çalışacağım.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.