ABD-Hamas Görüşmeleri: Yeni Bir Dönemin Başlangıcı Mı?


Gerçekten, El-Aksa Tufanı'ndan önceki dünya ve bölge, sonrası ile aynı değildir; Donald Trump, yine Gazze'ye/Direniş'e büyük bir tehdit savuruyor ve onlara "son uyarı" vererek esirleri serbest bırakmalarını ya da "cehennemle" yüzleşmelerini söylüyor. Medya raporları ise, Hamas ile Amerikan yönetimi arasında, özellikle esir dosyasından sorumlu bir yetkili aracılığıyla bir iletişim kanalının varlığını ortaya koyuyor.
Buradaki çelişki, anlaşılması için fazla analiz gerektirmiyor: Washington, ''havuç ve sopa'' ya da "iyi polis, kötü polis" yöntemini uyguluyor, Netanyahu'nun dondurduğu dosyayı yeniden gündeme getiriyor, ancak bu kez daha ısrarcı görünüyor.
Açık tehdit, perde arkasındaki genişleyen müzakerelerle karşı karşıya; mesaj ise net: işgalci İsrail'in bu dosyayı tek başına yönetmesi artık mümkün değil ve zaman tükeniyor.

Diğer taraftan, Trump'un Esirler Konusunda Özel Elçisi Adam Bolar ile Hamas arasında Doha'da yapılan görüşmelerin, ateşkes müzakereleri, esirler konusundaki tartışmalar, daha geniş bir savaş durdurma anlaşması ve uzun süreli ateşkese yönelik müzakerelerle paralel olarak, Amerikan ve İsrailli kaynaklara göre anlamı şudur:
- Washington’un (15 aylık soykırım savaşıyla yok etmeye çalıştığı) Hamas’ı, Filistin ve bölgedeki anahtar bir aktör olarak fiilen kabul etmesi ve askeri olarak ortadan kaldırma çabalarının başarısız olması nedeniyle, Hamas’ı göz ardı etmenin artık mümkün olmamasıdır.
- Trump’ın Netanyahu’ya olan güveninin azalması, çünkü Netanyahu kişisel hesaplarını, ABD ve işgalci israil’in çıkarlarının önünde tutuyor, bu ise geniş bir işgal kamuoyu tarafından kabul edilen bir görüş. Netanyahu, ateşkes anlaşmasını engellemeye çalışarak, esirlerin serbest bırakılmasını ertelemeyi ve savaşı "gerilim" adı altında sürdürmeyi hedefliyor.
- Washington’un savaşı durdurma çıkarı, Arap ülkeleri ve bölgeyle olan siyasi ve ekonomik ilişkilerini kullanma isteğindedir ve bu da sakinlik gerektirir.
- Trump ve Netanyahu’nun Gazze’yi tehdit ederek yoğun ve yıkıcı bir savaşla korkutması hala bir müzakere baskı aracı olarak kullanılmakta, müzakereler için kapı hâlâ açık kalmaktadır. Orta Doğu’da iki tür müzakere vardır: kameraların önünde yapılanlar ve kapalı kapılar ardında tarihe yön verenler.
Başlangıçta, Amerikan Başkanı'nın esirler konusunda özel elçisi ile Hamas liderliği arasında yapılan gizli görüşmeler, gizli kalması gereken bir konu olarak görülüyordu, ancak bu bölgedeki her şeyde olduğu gibi, hiçbir şey uzun süre gizli kalmaz.
Yeni kırmızı çizgiler…
Başlangıçta Hamas, görüşmeleri inkar etmeye çalıştı, ancak sızdırılan bilgiler, herhangi bir örtbas çabasından daha hızlıydı.
Sonra taraflar arasında açıklanmayan bir anlaşma ortaya çıktı: Evet, görüşmeler var, ancak kimse detaylarını konuşmuyor.
Trump yönetimi ise, “belirsizlik” politikasına inanmıyordu ve doğrudan açıklamalar yaptı, bu da Hamas'ı hızlıca uyum sağlamaya ve görüşmeleri kabul etmeye zorladı, ancak içeriği hakkında yorum yapmadan.
Fakat burada sürpriz şu: Amerikan esirleri, müzakerelerin gerçek içeriğinin yalnızca sembolik bir başlangıcıydı ve gerçek müzakerelerin %10'undan fazlasını kapsamıyordu.
Peki ya geri kalan? O, Gazze'nin ertesi günü, savaş sonrası sahneyi yeniden şekillendirme, yeni kırmızı çizgiler ve belki de, sadece belki, Washington ile Hamas arasındaki bu karmaşık ilişkinin farklı bir geleceğiyle ilgilidir.
En önemlisi, bu kanal kapanmadı, aksine açık kalmaya devam ediyor gibi görünüyor ve belki ilerleyen aşamalarda, yalnızca bir arka kanal olmaktan çıkacak ve belki de bir gün, Orta Doğu’daki oyun kurallarını değiştirecek bir yol haline gelebilir.

Doha’da ABD-Hamas görüşmeleri
Geçen hafta Doha'da ABD ile Hamas arasında dört doğrudan görüşme yapıldı. Amerikalılar, biri ABD vatandaşı olan canlı bir Siyonist asker ve dört cenazenin serbest bırakılmasını içeren ayrı (kısmi) bir anlaşma talep etti. Hamas, kısmi bir anlaşmayı kabul etti ve yüzlerce Filistinli esirin serbest bırakılmasını, insani yardımların girişini güvence altına alınması ve 19 Ocak'taki yürürlüğe giren anlaşmanın devamını getirilmesini talep etti.
Amerikalılar, 100'ü müebbet hapis cezasına çarptırılmış, geri kalanı ise yüksek cezalardan hüküm giymiş 250 Filistinli esirin serbest bırakılmasını kabul etti. Savaş suçlusu Netanyahu, müebbet hapis cezası alanlardan 50 kişinin ismi üzerinde itiraz hakkı talep etti, Hamas ise en fazla 10 isim üzerinde itiraz hakkını kabul etti. ABD, dördüncü görüşmede tamamen geri adım attı ve Trump'ın serbest bırakmaların karşılıksız olmasını istediğini söyledi. Görüşme anlaşma sağlanamadan sona erdi. Ancak bu israil'siz yapılan bu görüşmelerin Netanyahu ve işgal devletini anlaşmanın ikinci aşamasına veya ateşkes anlaşmasına başlanması konusunda yeniden müzakere masasına iteceğini düşünüyorum. Ayrıca görüşmenin iki tarafı (ABD-Hamas), istekli bir şekilde iletişimlerini sürdürmek ve aralarındaki yeni kanalın açık kalmasını sağlamak için çalışıyorlar.
Öte yandan ne yazık ki, 2 milyarlık Müslüman dünyası başta olmak üzere tüm dünyanın gözü önünde, ortada uluslararası bir anlaşma olmasına rağmen, soykırımcı İsrail, yaklaşık on gündür, Gazze Şeridi'ne giden tüm geçişleri kapatarak, hayata dair her türlü imkanı engelliyor. İnsan gerçekliği büyük ölçüde daha kötü bir şekilde bozulmaya başladı ve açlık sahneleri yavaş yavaş geri dönmeye başladı! İsrail işgali, geçtiğimiz kısa dönemde ciddi şekilde savaşa geri dönmeyi düşündü. Ancak Amerika’nın tutumu—Hamas ile doğrudan görüşme kararı alması ve Amerikalıların “Yeni bir savaşta sizi eskisi gibi desteklemeyeceğiz” mesajı—Netanyahu’nun kafasını karıştırdı ve onu müzakerelere geri dönmeye zorlayacak. Bu, müzakerelerin hızlı bir şekilde başarılı olacağı anlamına gelmiyor. Önümüzde, Filistin tarafının iç dinamikleri de dahil olmak üzere, tüm taraflar için daha zor bir aşama bizleri bekliyor; Yine de dikkatlice takip edilip beklemek gereklidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.