Kuzey Atlantik Trump Tarifelerine Hazırlanıyor


Avrupa Birliği, Meksika ve Kanada, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünden birkaç gün önce, eski-yeni başkanın korumacı ticaret politikalarına karşı hızlı ve etkili adımlar atmak üzere işleri hızlandırdı. AB’nin Meksika ile yaptığı yeni ticaret anlaşması ve Kanada’nın duyurduğu “Trump Vergisi” bu ülkelerin halihazırda sahip oldukları bölgesel serbest ticaretin sekteye uğramaması adına büyük önem arz ediyor. Küresel ticaretin de önemli parçaları olan ülkelerin vardığı anlaşma, hem gelecek değişimlere hazırlanması hem de savunduğu pozisyon bakımından önümüzdeki yılların konuşulacak çıktılarından birine sahne olmuş olabilir.
AB-Meksika Anlaşması
Avrupa Birliği, Meksika ile yıllardır süren müzakerelerin ardından kapsamlı bir ticari düzenlemeyi devreye aldı. Anlaşma, Trump’ın Avrupa, Kanada, Meksika ve Çin gibi ticaret ortaklarına yönelik tarifelerine yanıt niteliğinde olması sebebiyle dikkat çekiyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, mutabakatı “açık ve kurallara dayalı ticaretin faydalarını gösteren bir başarı” olarak nitelendirerek, bir nevi Trump’a da göndermede bulundu.
Yeni düzenleme ile AB’nin Meksika’ya ihraç ettiği peynir, tavuk, domuz eti, makarna, elma, reçel, çikolata ve şarap gibi ürünlerdeki tarifeler kaldırılıyor. AB’den Meksika’ya yapılan tarım ve gıda ihracatında uygulanan yüksek tarifelerin kaldırılması, Avrupalı üreticilere büyük avantaj sağlıyor. AB’nin, Meksika’nın enerji piyasasını liberalize eden 2013 yasasından geri adım atılması nedeniyle enerji sektörüyle ilgili bazı taleplerini karşılayamamış olsa da anlaşma genel itibarıyla tarafların karşılıklı ekonomik çıkarlarını koruyacak şekilde şekillendi.

Uzlaşma ayrıca işçi hakları, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma gibi konularda bağlayıcı hükümler içeriyor. AB şirketleri artık Meksika’daki kamu ihalelerine erişim hakkına sahip, bu da yerel firmalarla eşit rekabet koşullarını beraberinde getiriyor.
Avrupa otomobil üreticilerinin Meksika pazarındaki etkisini artırmayı hedefleyen maddeler, aynı zamanda karşılıklı ticarette hizmet sektörünü, tedarik zincirlerini ve yatırım korumalarını güçlendirme amacında.
Ekonomik potansiyel
AB ile Meksika arasındaki ticaret hacmi 2023 yılında 82 milyar Euro’ya ulaşmış durumda. Bu yeni anlaşma sayesinde AB’nin ihracatının yüzde 75 oranında artması bekleniyor. Uzmanlar, düzenlemenin Trump’ın her şeyi yaptırım tehdidi ile çözmeye çalışan anlayışına karşı çevre ülkelerin alarma geçme hali olarak değerlendiriyor.
Öte yandan, Kanada Dışişleri Bakanı Mélanie Joly, Birleşik Devletler’in ithalata yüzde 25 ek vergi koyma planına karşı hazırlıklı olduklarını belirterek, böyle bir durumda “on yılların en büyük ticaret savaşının” yaşanacağını açıkladı. Joly, ABD’nin bu adımının hem Kanada ekonomisine hem de tüketicilere zarar vereceğini ifade etti.
Kanada’nın olası ek vergiye yönelik misilleme planları arasında ABD’den ithal edilen çelik, seramik, cam eşyalar ve portakal suyu gibi ürünlere ek vergiler koyulması gündemde. Hükümet, yerel üreticileri korumak ve ABD’nin korumacı politikalarına karşılık vermek için kapsamlı bir önlem paketi üzerinde çalışıyor.
Ekonomik riskler
Analistler, olası bir ticaret savaşının Kanada ekonomisinde yüzde 5’in üzerinde bir daralmaya neden olabileceğini öngörüyor. İşsizlik oranlarında artış ve enflasyonda yükseliş ihtimali de dikkat çekiyor. Bu durum, Kanada’nın ekonomik istikrarını tehdit edebilecek bir senaryo olarak değerlendiriliyor.
Dolayısıyla bu tarz bir krizle baş başa kalmamak adına AB, Meksika ve Kanada’nın attığı bu adımlar, Trump’ın “Önce Amerika” politikalarına karşı net bir mesaj veriyor. Avrupa Parlamentosu Ticaret Komitesi Başkanı Bernd Lange, bu anlaşmaların küresel ticaretin adil ve kurallara dayalı bir şekilde sürdürülmesine olan bağlılığı simgelediğini vurguladı. İspanyol parlamenter Borja Gimenez Larraz ise bu hamlelerin AB’nin serbest ticaretin küresel savunucusu olarak rolünü pekiştirdiğini ifade ediyor.
Avrupa Birliği, bu hamleyle proaktif bir tutum sergilese de Trump’ın oyunu tehdit kurallarıyla oynamasına yönelik çok daha yıkıcı kozları var.
Transatlantik ticaret savaşları
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği bloğunun antitröst cezalarını gümrük vergilerine benzeten Meta'nın patronu Mark Zuckerberg, Brüksel'in Amerikan endüstrisiyle “uğraştığını” savunmuştu. Avrupa Birliği’nin dijital kurallarıyla kamuya açık biçimde cebelleşen Elon Musk’ın artık resmi bir hükümet üyesi olduğu göz önüne alındığında, Amerikan teknoloji şirketlerinin Avrupa’daki etkinlikleri AB açısından politik bir koza dönüşebilir.
Periyodik aralıklarla ve tekelci uygulamalar gibi suçlamalarla Amerikan şirketlerine dev cezalar kesen Birlik, yaptırımların dozunu artırabilir. Bu da Trump’ın korumacı politikalarının muhatabının sadece Çin olmadığına işaret ediyor. Her ülke kendi payına düşeni alıyor.
Yeni dönem
Trump usulü uluslararası ilişkiler, ticari mantıktan beslendiği söylense de ticaretin çok ötesine uzanıyor. Henüz saraya dönmeden Panama ve Grönland gibi stratejik ve kendisinin olmayan topraklara açıktan göz diken 47. Başkan, müttefikleriyle sorunlar yaratırken kendisi hariç aktörleri de agresif tutumu sebebiyle birbiriyle birleşmeye zorluyor. Kanada ve Avrupa Birliği’nden alan tepkiler ve Birliğin yeni Meksika anlaşması gibi adımların bu çerçevede değerlendirilmesi gerekiyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.