Kamera, Motor, Algoritma: Sinemanın Yapay Zeka ile İmtihanı

Gazeteci Selman Maltaş, yapay zekanın sinema endüstrisine etkilerini, senaryo yazımından oyunculuğa, üretim süreçlerinden seyirci deneyimine kadar uzanan dönüşümün sanatta özgünlük ve insan emeği açısından yarattığı fırsat ve tehditleri Fokus+ için inceledi. 
Selman-Maltas
Kamera, Motor, Algoritma: Sinemanın Yapay Zeka ile İmtihanı

10.10.2025 - 15:14  |  Son Güncellenme: 10.10.2025 - 15:20

Adı, Tilly Norwood. O bir aktris. Fakat bilinen oyunculardan değil. Çünkü yapay zeka ile üretildi. Norwood, Hollywood’da büyük fırtına kopardı. Tepkiler çığ gibi. En çok dile getirilen eleştiri ise sanatı değersizleştirdiği yönünde. Norwood’un üreticisi, eleştirilerin aksine onu bir sanat eseri olarak tanımlıyor.  

Aslında yapay zekanın her alanda olduğu gibi sinema alanında da etkileri görülüyordu. Özellikle işin teknik boyutunda yapay zeka işleri kolaylaştıran bir yenilik olarak öne çıktı. Şimdi ise yapay zeka başrolde ve sahne ışıkları onun üzerinde. Tilly Norwood, her ne kadar yapay zekanın sinemada geldiği son nokta olsa da süreci dünden bugüne irdelemek sinemanın geleceğine de ışık tutacaktır. 

Sinema, doğduğu günden bu yana teknolojik yeniliklerle şekillenen bir sanat dalı oldu. Sessiz filmlerden sesli filmlere, siyah-beyazdan renkli görüntülere, fiziksel film makaralarından dijital kameralara geçiş derken, her dönüşüm beraberinde hem heyecan hem de tedirginlik getirdi. Ancak bugün karşı karşıya olunan dönüşüm, önceki değişimlerden çok daha köklü ve kapsamlı. Özellikle üretim süreçlerinden oyunculuğa, senaryo yazımından seyirci deneyimine kadar pek çok alanda etkili olmaya başlayan yapay zeka, sinema sektörünü derinden sarsma potansiyeline sahip.  

Sinemada yapay zekanın artan varlığı 

Yapay zeka teknolojileri, sinema endüstrisinin birçok noktasına sızmış durumda. Öncelikle içerik üretiminde dikkat çeken bu teknoloji, senaryo yazımı gibi süreçlere dahil olabiliyor. Büyük dil modelleri, belirli anahtar kelimelerden yola çıkarak hikayeler üretebiliyor. Yapay zeka destekli programlar, dakikalar içinde yüzlerce senaryo önerisi sunarak, geleneksel senaristlik işlevlerini kısmen üstlenebiliyor. 

Ayrıca görüntü üretiminde kullanılan yapay zeka teknolojisi, storyboard çizimleri ya da sahne taslakları üretmekte de oldukça yetenekli. Özellikle CGI teknolojilerinin maliyetini azaltan yapay zeka algoritmaları, küçük prodüksiyonların bile büyük çaplı görsel efektler kullanmasına olanak tanıyor. Post prodüksiyon süreçleri artık yapay zeka destekli yazılımlarla daha verimli hale geliyor. 

Yapay zeka tehdit mi yardımcı mı? 

Yapay zekanın en çok tartışmaya sebep olduğu noktalardan biri, özgünlüğün yerini alıp alamayacağı. Sinema, yalnızca teknik bir uğraş değil, aynı zamanda duygulara dokunan, insan deneyimini aktaran bir sanat formu. Yapay zekanın, sinemanın bu yönünü taklit etme kabiliyeti sınırlı.  

Şu an için yapay zeka uygulamalarının yazdığı senaryolar çoğunlukla geçmiş verilerden besleniyor ve klişe yapılar üzerinden ilerliyor. Ancak bu, yapay zekanın tamamen işlevsiz olduğu anlamına gelmez. Aksine, yapay zeka bir fikir ortağı gibi kullanılabiliyor. İlk taslakları oluşturmak, alternatif diyaloglar denemek ya da olay örgüsü varyasyonlarını keşfetmek için yapay zekaya başvurulabiliyor. 

Yani mesele, yapay zekanın özgün ve üretken bir özne olup olamayacağından çok, insanların üretkenliğini destekleyip destekleyemeyeceğiyle ilgili. Bu bağlamda, yapay zekayı doğru sınırlar içinde tutmak, onu sanatsal sürecin tamamlayıcı bir parçası haline getirebilir. 

Oyunculuk mesleğini etkileyecek mi? 

Sinema endüstrisinde asıl kırılma noktası, yapay zekanın oyunculuk alanına girişiyle yaşanıyor. Yapay zeka ile bir oyuncunun yüzü başka birinin yüzüne rahatlıkla yerleştirilebiliyor. Dahası, vefat etmiş bir oyuncunun dijital ikizi, yeni projelerde yer alabiliyor. Bu teknolojiler bir yandan hayranları heyecanlandırırken, öte yandan etik ve mesleki soruları da beraberinde getiriyor. 

Yapay zeka ile oluşturulan dijital aktörler, set ortamına ihtiyaç duymadan sahnelerde rol alabiliyor. Bu, yapımcılar için maliyet avantajı sunarken, oyuncular için bir tehdit anlamına gelebilir. Zira bir kez yüzünün ve sesinin dijital verisi elde edildiğinde, bir oyuncunun fiziksel olarak sete gelmesine gerek kalmayabilir. Bu durum, oyuncuların emeğini ve özgünlüğünü etkileme riski taşıyor.  

Ticarileşme ve özgünlük arasında yapay zeka 

Yapay zeka teknolojileri, maliyetleri düşürme ve hız kazandırma avantajıyla oldukça cazip hale geldi. Eskiden haftalar süren CGI ya da kurgu işlemleri, artık saatler içinde tamamlanabiliyor. Bu, özellikle bağımsız sinemacılar ve küçük bütçeli projeler için büyük bir fırsat olarak görülüyor. Ayrıca izleyici verilerini analiz eden algoritmalar, gişe potansiyeli yüksek temaları ve türleri önceden belirleyebiliyor. Böylece, riskli görülen projelerden uzak durularak, daha garantili yatırımlara yönelmek imkan dahilinde olabiliyor. 

Fakat bu ticari bakış açısı, sanatın sürprizler içeren, yenilikçi doğasına zarar verebilir. Eğer filmler veriye dayalı olarak, algoritmaların öngördüğü kalıplarla üretilirse, özgünlük için risk alma cesareti azalabilir. Bu da sinemanın kopya işlerle dolmasına ve izleyiciye hitap eden fakat ruhsuz yapımların çoğalmasına yol açabilir. 

Seyirci deneyiminin dönüşümü  

Yapay zekanın sinemaya etkisi yalnızca üretim tarafında sınırlı kalmıyor. İzleyici deneyimi de bu teknolojiden etkileniyor. Kişiselleştirilmiş içerik önerileri artık yapay zeka sayesinde çok daha isabetli hale gelmiş durumda. Ancak daha ileri bir adımda, kişiye özel filmler fikri de gündemde.  

İzleyicinin ruh haline, geçmiş tercihlerine veya etkileşimlerine göre şekillenen interaktif filmler, geleneksel sinema anlayışını kökünden sarsabilir. Netflix’in interaktif yapımı “Black Mirror: Bandersnatch” bu alandaki öncü örneklerden. Yapay zeka destekli algoritmalarla bu deneyimin daha da ileriye taşınması muhtemel. Fakat bu tür bireyselleştirilmiş içerikler, sinemanın sosyal bir deneyim olma özelliğini zayıflatabilir. Sinema salonunda kolektif olarak yaşanan duyguların yerini, yalnızca kişisel ekranlarda tüketilen yapay deneyimler alabilir. 

Sinema için yeni bir imtihan  

Yapay zeka, sinema için hem büyük bir fırsat hem de önemli bir imtihan niteliği taşıyor. Özgünlüğü destekleyen bir araç olarak kullanıldığında, sinemayı daha erişilebilir ve çeşitli hale getirebilir. Ancak insan emeğini ve duygusunu göz ardı ederek, tamamen otomatik üretime yöneldiğinde, sinemanın özünü zedeleyebilir. Sorun teknolojinin kendisinde değil, onun nasıl ve hangi niyetle kullanıldığında. 

Bu noktada sinemanın tüm bileşenlerine görev düşüyor. Yapay zekayı düşmanlaştırmadan ama körü körüne de idealize etmeden, etik ilkeler ve insan merkezli yaklaşımla kullanmak gerek. Aksi halde sinema, sadece algoritmaların değil, duyguların da kaybolduğu bir endüstriye dönüşebilir. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.