Güney Kore’de Siyasi Kriz Derinleşiyor: Skandallar ve Yolsuzluklar


Güney Kore siyaseti, 3 Aralık’ta Başkan Yoon Suk Yeul tarafından ilan edilen başarısız sıkıyönetim girişimiyle kaotik bir sürecin başlangıcına değil, devam eden bir sürecin yeni bir aşamasına gelindiğini gösteriyor. Nitekim Seul, 2016’dan bu yana vatandaşlarının “kurumlara ve siyasete olan güvenin zedelenmesi” ve bu bağlamda derinleşen kutuplaşma iklimine maruz kalmakta. 8 yıl önce ülke gündemini oturan büyük bir siyasi skandal, geniş çaplı protesto gösterilerine ve dönemin Devlet Başkanı Park Geun-hye’nin parlamentodan azledilmesine yol açmıştı.
Güney Kore’nin ilk kadın lideri olan Park, gizli bilgileri sızdırmak, görevi kötüye kullanmak ve yolsuzluk başta olma üzere 18 ayrı suçlamayla karşı karşıya kalmış, 16’sından suçlu bulunmuştu. Parlamentoda 234 milletvekilinin Park’ın azli lehine oy kullanmasının ardından, görevden düşen Park yönetiminin ardından yapılan erken seçimler ile Moon Jae-in başlamış, Moon’un öne çıkan vaatleri arasında “yolsuzlukla mücadele” yer almıştı.

Moon görevi boyunca siyasi kurumların istismar edilmesi ve yolsuzluk ile problemlere ket vurmak, buna teşebbüs edenlerin “makamları ne olursa olsun adalet önünde yargılanacağına” dair halka güven aşılamaya yönelik gayret gösterdi. Başkanlığı döneminde, Park’ın yargılanmasıyla ilgili bir aksaklık yaşanmazken, 2007 seçimlerinde galip gelen ve ada ülkesini bir dönem (5 yıl) yöneten Lee Myung-bak, başkanlığı sırasında rüşvet (10 milyon dolara yakın) ve yolsuzluk suçları işlediği gerekçesiyle tutuklanmıştı. Bu tutuklama, “siyasette temizlik” mottosu ile yola çıkan Moon hükümetinin bu konuda ciddi olduklarını gösterme niyetinden biriydi.
Başsavcı Yoon

Başkan Moon, 2019 yılında diğer meslektaşları gibi siyasi kariyerini baltalayacak bir atama gerçekleştirdi. Seul’da pek çok politikacıyı rahatsız eden, keskin ve korkusuz bir savcı olan Yoon-Suk Yeol başsavcı olarak göreve getirdi. 2009’da Yüksek Savcılık Ofisinde görev alan Yoon, buradaki 2 yıllık hizmeti Suwon Bölge Savcılık Ofisi'nin Yeoju şubesinin başsavcısı olması ve Ulusal İstihbarat Servisi (NIS) ile bağlantılı bir soruşturmayı yönetmesiyle dikkat çekti. Daha sonra kariyer soruşturması olarak değerlendirilebilecek eski Başkan Park Geun-hye skandalını soruşturan ekibin başında olması ile Güney Kore kamuoyunda “cesur kanun adamı” imajının oluşmasına yol açtı.
Yoon tarafından yönetilen SPO, yeni atanan bağlı olduğu Adalet Bakanı Cho Kuk’u ailesinin karıştığı bir dizi soruşturmanın hedefi yaptı. Moon tarafından planlanan hukuksal reformlar gerçekleştirmek adına büyük beklentilerle görevi getirdiği Kuk, göreve geldikten 35 gün sonra istifa etmek zorunda kaldı.
Bakanın çocuklarının üniversiteye kaydında ayrıcalıklı bir süreç işletildiği ve aile yatırımlarında usulsüzlük iddiaları üzerine ailesini hedef alan soruşturmalarla yıpranın Kuk, Moon yönetiminin tıpkı diğer yönetimler gibi yolsuzluk skandalı sarmalından kaçamadığını gösterdi.
Başsavcı Yoon, daha sonra kendisinin de dahil olacağı dönemin muhalefet partisi olan Halkın Gücü Partisi (PPP) tarafından sempati duyulmaya başlanmış olup, Moon’un partisi olan liberal DPK tarafından eleştiri oklarının hedefi olmuştu.

Moon’un yeni Adelet Bakanı Başsavcı Yoon’a savaş açtı
Cho Kuk’un kısa süren görev döneminin ardından Adalet Bakanlığı koltuğuna DPK’nin eski lideri Choo Mi-ae getirilmesi, Yoon’un bu sefer “savunma pozisyonuna” geçmesine sebebiyet verdi. Başkan Moon’un desteği arkasında olan Adalet Bakanı Choo, Yoon’un kendisine karşı “emre itaatsizlik” ve yakın çalışma arkadaşını ilgilendiren bir soruşturmaya müdahale etmek gibi pek çok rahatsızlığını kararlı bir şekilde kamuoyu önünde tartışmaya açtı. Choo, eleştiriden bir adım öteye giderek Yoon’un görevinin askıya alınması kararı vererek içinde bulundukları bu bürokrasi savaşının en somut adımlarından birini attı.
Ancak muhafazakarların, yani PPP milletvekillerin ve seçmenlerinin desteğinin açıkça alan Yoon, Adalet Bakanı’nın görevini askıya alma emrine sessiz kalmadı. Yoon, askıya alma emrine karşı bir ihtiyati tedbir davası açtı ve Seul İdari Mahkemesi'ne verilen tedbirin ardından, mahkeme Yoon'un görevinin askıya alma sürecinin adil olmadığı iddiasını kabul etmesinin ardından askıya alma kararı bozulmuş oldu.
Bu durum, Güney Kore’nin hukuk alanında gerçekleştirmek istediği reformların teknokrat bir iklimden ziyade, birçok gelişmiş ülkede örneklerinin bulunduğu gibi siyasi çekişmelerin gölgesinde gerçekleştirdiğini göstermekte. Bununla birlikte Yoon Seuk Yeol, ülkenin hukuk sisteminde çok önemli bir mekanizmanın içerisinde yer alırken, Moon hükümeti tarafından açıkça yıpratılmış olsa da Güney Kore halkını bölen bu çekişmeden kendisine siyasi kariyerinin başlangıcını aralayacak kazanımları da edinmiş olmasına da dikkat çekmek gerekir.
Yoon siyaset arenasında
Başkan Moon, Adalet Bakanı Cho Kuk başta olmak üzere DPK hükümeti ile yaşadığı halka açık çatışma ile kazandığı popülariteyi siyaset arenasında değerlendirmek istedi. 2021’in haziran ayında bir süredir destek gördüğü PPP’den resmen adaylığına açıklayan Yoon, olası PPP başkan adayları arasında %47 ile en favori görülen isim oldu.

Yeni bir politikacı ve eski bir kanun adamı olarak Güney Kore’yi yönetmeye talip olan Yoon, elbette ilk olarak “yolsuzlukla mücadele, hukuk alanında reformlar ve kutuplaşmayı önleyici bir tutum” vadetmişti. Bununla birlikte “hukukun üstünlüğü ve yalnızca halkın iradesini gözeten birleştirici bir yaklaşım” sergileyen Yoon, yakın tarihi skandallarla dolu olan Güney Kore siyasetine ve bölünmüş halkı üzerinde “onarma” çabasına girişmişti.
Yoon, skandal geleneğini bozmadı
Başkan Yoon, siyasi bir kariyeri olmamasından ve benzer politik yaklaşımlarından dolayı muhalif kesim tarafından “Güney Kore’nin Trump’ı” olarak yaftalamakta. Girdiği ilk seçimden kıl payı dahi olsa zafer elde eden muhafazakar lider, bu başarısını görev sürecince sürdürdüğünü söylemek güç. Mavi Saray’da koltuğa 59.Başkan olarak oturan Yoon, çeşitli gaflar ve Güney Kore liderlerinin laneti haline gelen siyasi skandallar sarmalından kaçmayı başaramadı.
Kim Keon-hee, Güney Kore’nin First Lady’si olarak alışılagelmiş bir profil olmamakla beraber, Başkan Yoon’un bağışıklığı düşük yönetiminde yeni bir siyasi skandalla özdeşleşmiştir. First Lady Kim Keon-hee, Eylül 2022'de “uygunsuz bir şekilde” 2000 dolar değerinde Christian Dor marka bir çantayı hediye olarak kabul ettiği ortaya çıkmasının ardından kamuoyunun gündemine oturdu. Zira Güney Kore yasalarınca kamu görevlilerinin ve eşlerinin tek seferde 1 milyon Kore wonu (750 $) değerinde hediye kabul etmesi yasaklanmış durumda.
Yoon ve eşi bu konuyla ilgili savunma pozisyonundan ziyade kamuoyuna karşı sessiz kalmayı tercih etti. Ancak, nisan ayında yapılacak parlamento seçimlerinden önce gerçekleşen bu olay, üyeleri arasında ve şu anda Ulusal Meclis'teki koltukların çoğunluğunu elinde tutan PPP'nin rakibi Demokratik Parti arasında eleştirilere yol açtı.

Dior çantası skandalı, 52 yaşındaki First Lady’nin adının karıştığı ilk skandal değil. Bundan önce vergi kaçırmak, borsa fiyatlarını manipüle etmek, sanat sergileri düzenleyerek etik dışı maddi gelir elde ettiğine dair çeşitli iddialarla Güney Kore medyasında hedef haline gelmişti.
Soğan krizi, tıp öğrencilerinin grevi ve daha fazlası
Çanta skandalının etkisinin devam ettiği bu süreçte, ülkenin genelini etkileyen bir dizi negatif gelişme de yaşanmaktaydı. Ekonomide yavaş büyüme ve yüksek enflasyon baş gösterirken bir yanda da tıp öğrencilerinin sayısının artırılma kararı mevcut tıp personeli arasında huzursuzluğa sebep olmuştu. Bu huzursuzluk iş alanlarının daralması manasına geleceğini düşünerek stajyer ve asistan doktorlar protesto ve grev yoluna başvurdu. Yoon yönetiminin “doktorluk lisansını iptal etme” uyarısı ise protestoları daha da besledi.

Bütün bunlarla birlikte, Başkan Yoon’un bir süpermarket ziyareti sırasında Kore mutfağının sık kullanılan taze soğan bölümüne giderek ürün bedelini “makul bir fiyat” olarak tanımlaması halk tarafından tepkiye karşılandı.
Makul dediği fiyatın devlet müdahalesiyle belirlenmiş indirimli bir fiyat olması, asıl fiyatın 3.000-4.000 won (2,20-3 dolar) civarında seyretmesi ve bununda son yılların en yüksek fiyatlarından biri olması hasebiyle tepkinin oluştuğu biliniyor.

Seçim zaferi sonrası çıkış yakalanamadı
Yoon, kıl payı farkla kazandığı zafer sonrası, kapsayıcı politikalarla çalkantılı Güney Kore siyasetini toparlamaya yönelik söylemler geliştirdi. Ancak, halihazırda kutuplaşmış olan siyasi iklim, deneyimsiz bir siyasetçi olan Yoon’un kredisini hızlı bir şekilde tüketti.
Nisan ayında yapılan parlamento seçimlerinde muhalefetin çoğunluğu ele geçirmesiyle uyarı niteliğinde bir yenilgi alan eski savcı, anketlerde de negatif bir görüntüye sahipti.

Başkanlık yarışını kıl payı kaybeden rakibi Lee önderliğinde 173 koltuk kazanan liberaller, Yoon yönetimini mümkün olan her alanda sıkıştırma kararlılığını sürdürmekte. Muhalefetin parlamentodaki üstünlüğü Yoon’un azalan doğum oranı, yüksek enflasyon ve sağlık krizi, hukuksal bazı reformlar gibi iç meselelere ilişkin yasama gündemini belirleme ve politikalarını uygulama şansını elinden aldı. Lee, Cho-kuk gibi muhalefet liderlerinin sokağa çıkma yasağı sonrası gösterdiği “kararlı ve cesur” görüntü, Yoon’a göreve geldiğinden beri gösterdikleri baskının bir sağlamasıdır.
Güney Kore, başta bölgesel olmak üzere uluslararası arenada birçok krize ve çatışmaya karşı hazırlıklı olmak durumunda. Dolasıyla aralık ayının başında “topal ördek” Yoon tarafından ilan edilen ve siyasi bir kumar olarak değerlendirilebilecek sokağa çıkma yasağı, ülkenin böyle dönemde siyasi bir çıkmaza girmesi müttefik ülkeler içinde endişe verici. Yoon, sokağa çıkma yasağı sonrası aldığı halk tepkisinden sonra muhaliflerin yönettiği parlamento tarafından azledilmiş, kendisine “görevi kötüye kullanma, vatana ihanet” gibi cezai soruşturmalar yöneltilmişti.
İlk olarak 3 Ocak'ta gözaltı kararı için konuta giren memurlara Başkanlık Koruma Servisi (PSS) Başkanı Park Chon Chun ‘un, Yoon’a bağlı bir şekilde direnmesi nedeniyle Güney Kore polisi eli boş dönmüştü. Olaydan sonra Güney Kore polisi, Cumhurbaşkanlığı Koruma Servisi Başkanı Park Chon Chun’a ceza davası açmış, Park ise istifasın sunmuştu. Son olarak Yoon, gözaltı kararı için tekrar girişimde bulunan memurlara karşı bir direnç göstermedi ve “daha fazla kargaşa çıkmaması ve kan dökülmesini önlemek” amacıyla sorgulanmayı kabul etti. Muhalefet bu durumu memnuniyetle karşılayıp yargılanma sürecinin süratle ilerlemesini talep ederken, iktidar partisi PPP vekilleri ise eski başkanın polis eşliğinde sorgulanmasını “muhalefet baskısıyla yaratılan siyasi bir sirk” olarak gördü.
Önemli soruşturmaları yürüten cesur bir kanun adamı kimliğinden, kapısına gelen memurlara korumalarının etten duvar ördüğü azledilmiş bir başkana dönüşen Yoon, Güney Kore siyasetini zorlu bir sürece ittiği ortada. İlan ettiği sokağa çıkma yasağını, halk ve siyasilerden gelen kararlı tepki sonrası hızlı bir şekilde geri çekmesi yapıcı bir tutum olsa bile, Pandora'nın kutusunu açan Yoon ve ülke siyaseti için zor günlerin bitişi yakın görülmüyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.