Dünü, Bugünü ve Yarınıyla Suriye - 23: Sultan el-Atraş ve 1925 Büyük Suriye İsyanı

31.10.2025 - 17:22 | Son Güncellenme: 31.10.2025 - 17:26
Türkiye’de Arap milliyetçiliği ve bu hareketin Batılı emperyalistlerle ilişkilerine dair çok sayıda ezber var. Bunlardan biri de Arapların Büyük Savaş’ta Osmanlı’ya ihanet etmelerine mukabil, Ortadoğu’yu işgal eden Avrupalı emperyalist güçlerle daima iyi ilişkiler içinde olduğu, işgali ve yeni dönemi büyük bir hasret ve sevinçle karşıladıkları yönündeki varsayımlar. Benzer bir yorum İran’ın Batılılarla ilişkileri için de sözkonusu.
Hâlbuki işgalci emperyalist güçlerle işbirliği içine giren Arap ve İranlı politik elitler kuşkusuz vardı ve kendi toplumlarının tamamını değil, sınırlı bir bölümünü temsil etmekteydiler (benzer bir eğilim, şüphesiz Osmanlı bakiyesi bazı Türkler için de söz konusuydu). Buna karşılık Birinci Dünya Savaşı sonrasında bölgedeki toplumların tamamının ve topyekûn işgale karşı direndiğini de söyleyebilmek mümkün değil.
Ancak Irak ve Filistin’deki İngiliz manda idaresine başkaldıran Arap milliyetçileri olduğu gibi, Suriye ve Lübnan’daki Fransız manda idaresine karşı da silahlı isyana girişen ve bunun bedelini ödeyen Araplar vardı. Suriye bağlamında bu başkaldırıların en meşhuru şüphesiz 1925-27 yılları arasında tüm ülke sathında etkili olan büyük isyandı.
Suriye “Kuvvacıları” ve Fransızlara karşı başkaldırılar
Ancak 1925’teki bu büyük isyandan önce Suriye’de, Anadolu’daki Kuva-yı Milliye tarzı silahlı başkaldırılar başlamış bulunuyordu. Fransızların Meyselun Savaşı’ndan sonra Şam’ı işgalinin hemen ardından Temmuz 1920’de Şam’da kurulan Fransız yanlısı hükümetin başındaki Alaaddin Derubi, Dürzîlerin başkaldırdığı Havran’daki huzursuzluğu yatıştırmak için gittiği bölgede silahlı çatışmada öldürüldü. Yine aynı bölgede, bu sefer Haziran 1921’de Fransız General Gouraud Arap milliyetçilerinin kurduğu pusuda öldürüldü, Derubi’nin yerine geçen Hakkı el-Azm ise aynı saldırıda yaralandı.
Bu olaylar Havran merkezli Dürzîlerin öncülüğünde yatışmadan sürerken, Dürzî cemaati ve Osmanlı’dan beri başlarında olan Sultan Paşa el-Atraş, Fransız işgali karşıtı protesto ve silahlı eylemlerin doğal önderi haline gelmeye başladı. Bu esnada Suriye içindeki Kuva-yı Miiliyeciler de Arap direnişçilerle birlikte hareket etmekteydi. Bu dönemde Ankara’da gittikçe güçlenmekte olan TBMM Hükümeti’nin örtülü onayıyla, Gaziantep müdafii Özdemir Bey üzerinden Suriye içindeki Kuvvacıların örgütlenmesine girişilmişti.
Bu çerçevede Suriye’nin hemen her bölgesinde teşkilatlanan silahlı direnişçiler arasında Asım Bey, Kefertaharimli Necib Ağa, İbrahim Hanano, Şeyh Salih el-Ali, Subhi Bereket, Bedri Bey, Hacim Bey gibi bir kısmı Türklere yakın mahalli kuvvetlerin başındaki eşraf ve aşiret liderleri ön plana çıkmaktaydı. Bu isimlerin yanısıra Fransızlarca Suriye’den kovulan Kral Faysal’ın kardeşi olan ve Ürdün’deki aşiretler üzerinden Havran bölgesini hareketlendiren Emir Abdullah’ın işgal karşıtı faaliyetleri de zikredilmelidir.
Dürzîlerin Fransız karşıtı isyana öncülük etmesi
Lübnan-Suriye sınırının iki yanında yaşayan Dürzîler, başından beri Hristiyanların hâkimiyetinde bir devlet teşkili için Fransızların himayesinde kurulan bağımsız Lübnan fikrine karşı çıkmış, Suriye’de de Faysal’ın krallığını desteklemişti. İlla bir manda kurulacaksa mandater ülke olarak Fransızlardan ziyade İngilizleri tercih eden Dürzîler, Sykes-Picot Antlaşması uyarınca Fransızlar Suriye’ye egemen olunca isyan bayrağını ilk yükselten topluluk oldu. Fransızlar Havran bölgesinde Dürzîler için ayrı bir politik entite / devletçik kursa da Sultan Paşa el-Atraş öncülüğündeki Dürzîler şehirli Arap milliyetçileriyle işbirliğine giderek bu yeni Suriye projesine açıktan karşı çıktı.
1920 Temmuz’dan beri barut fıçısına dönmüş olan Havran’daki Dürzî devletçiğinde Fransızlar toprak mühendisliği ve idari düzenlemeler yapmaya çalışınca, 1925 yazında yeniden bir başkaldırı patlak verdi ve Sultan Paşa liderliğindeki Dürzîler kısa süre içinde Fransızları bölgeden çıkarmayı başardı. Aradan birkaç ay geçince 1925 sonbaharında hemen yakındaki Şam ve Humus şehirlerine de isyan yayılmıştı. Fransızlar sahada isyanı bastırmaya çalışsa da Fransız kamuoyu bu meseleyle başlarda pek ilgilenmiyor görüntüsü vermekteydi, Suriye’yi karıştıran bu kriz gazetelerin ufak sütunlarında kendine ancak yer bulabiliyordu.
Gözden Kaçmasın
İsyanın genişleyip büyümesinde Askeri Vali General Serral’in uyguladığı şiddet politikasının rolü büyüktü. Manda idaresindeki bu şiddet sarmalı Avrupa’da tepki çekince Paris’ten bu sefer gazeteci kökenli bir parlamenter, Henry de Jouvenel Kasım 1925’te ilk sivil yüksek komiser olarak Suriye’ye atandı. Bilhassa Lübnan’daki Hristiyanlarda artan endişeler Fransızların, Mârunîler başta olmak üzere bu cemaatleri silahlandırmasını beraberinde getirmiş, cemaatler arasındaki itimatsızlık ve yabancı işgalcilerle işbirliği olgusu bu yıllarda daha da derinleşmişti.
Hızla büyüyen ve geniş bir alana yayılan isyanı bastırmakta zorlanan Fransız ordusu Ekim 1925’te harekete geçti. 18 Ekim’de Şam şehri Fransızların hava ve tank saldırılarına hedef oldu, iki gün kadar süren yoğun operasyonlarda 1.400 kişi hayatını kaybetti. Suriye’nin farklı bölgelerinde isyanları bastırmak için yapılan operasyonlar farklı doz ve şiddette iki seneye yakın devam etti, bu süreçte bazı bölgelerde kontrolü kaybeden Fransızların isyanı bastırabilmesi Fas ve Senegal gibi sömürgelerden getirilen askerler sayesinde mümkün olabildi. Çeşitli raporlar, isyan sona erdiğinde hayatını kaybeden 6 bin Suriyeliye mukabil, Fransız güçlerinin verdiği kaybın 2 bin civarında olduğunu nakleder.
Dürzî bölgesinde başlayan isyanın ulusal bir karakter kazanarak Şam, Hama ve Humus gibi Sünni Arap şehirlerine de yayılmasında Bedii Geylani, Abdülkadir Geylani, Said Termanini, Abdülkadir Melişev, Salih Çerkes, Nasih Hâkim, Memduh Azm, Samih Azm, Cemil Barudi, Muhammed Barudi, Tevfik Çiçekli (Şişekli), Fevzi Kavukçu, Halil Attasi gibi isimler etkili rol oynamıştı. Ancak isyanın başındaki asıl isim Dürzî kökenli Sultan Paşa el-Atraş idi; Fransızların 1926’dan itibaren baskıyı arttırması üzerine Abdurrahman Şahbender ile birlikte sınırı geçerek Ürdün’e kaçmış, orada iyi karşılanmayınca Suudi Arabistan’a geçmişlerdi.
Herkese muhalif bir Dürzî lider: Sultan Paşa el-Atraş
1891’de Suriye’nin güneyindeki Dürzî köylerinden Kureyya’da doğan Sultan’ın, babası Zukan da kendi toplumunun öndegelen isimlerinden biriydi ve el-Atraş ailesi 1879’dan beri bölgeyi yönetmekteydi Zukan el-Atraş, 1910 yılında Osmanlılara karşı bir isyana liderlik etmiş, başarısız olunca yakalanarak 1911’de idam edilmişti. Osmanlı yönetimiyle arası böylece açılan Sultan el-Atraş, Birinci Dünya Savaşı sırasında Balkanlar’daki Osmanlı ordularında subay olarak görev almışsa da bunu pek de gönüllü şekilde yapmadığını söylemeye gerek yok. Ancak savaş sırasında Osmanlı ordusu içindeki Arap milliyetçisi yapılarla temas kurmaya muvaffak oldu, bu esnada 1916 yazında Şerif Hüseyin’in Hicaz’daki isyanı patlak vermişti.
Sultan da daha önce sorunlu ilişkiler yaşadığı Osmanlı idaresine karşı bu milliyetçi isyana katılmakta gecikmedi; emrindeki birkaç bin kişilik Dürzî silahlı güçleri Emir Faysal’ın komutasına vererek aktif biçimde isyancılar safında yer aldı. Yakın dostu olduğu Faysal’ın krallığı zamanında Suriye ordusunda general unvanıyla (paşa) ödüllendirildi. Faysal, Temmuz 1920’deki Meyselun Muharebesi’nde Fransızlara yenilip Suriye’den çıkarıldıktan sonra, Fransız karşıtı silahlı direniş hareketlerine başında Sultan Paşa’nın olduğu Dürzîler öncülük edecekti. Ancak Fransız işgaline karşı 1925’te patlak veren ve kısa sürede hem Suriye hem Lübnan sathına yayılan bu en büyük direniş askeri şiddet yöntemleriyle bastırılacaktı.
Şam’ı ağır bir bombardımana tabi tutarak isyanı bastıran Fransızlar Sultan Paşa’nın Ürdün’e kaçmasını engelleyemedi, ancak Fransa-Suriye Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, on yılı aşkın bir sürgünün ardından 1937’de ülkesine geri dönebildi. Suriye’de büyük gösterilerle karşılanan Sultan, ülkenin yeni çehresinin şekillenmesinde de önemli yol oynayacaktı.
1953-54’te darbeyle Şam’da yönetimi ele geçiren Kürt asıllı Albay Edip Çiçekli’nin müstebit idaresi döneminde, ülkedeki hemen her kesim gibi Dürzîler de baskıdan nasibini aldı. Dürzî Dağı ve Havran bölgesine yapılan askeri harekât sırasında Sultan’ın ailesi de dâhil olmak üzere çok sayıda kayıp verildi, Dürzî halk mülteci konumuna düşürüldü ve yerlerinden edildi. Ancak Suriye’de dengelerin çok hızlı değiştiği dönemlerdi 1950’ler; müstebit Çiçekli yönetimi Şubat 1954’te bir başka askerî darbeyle devrilince Çiçekli önce Lübnan’a, ardından Brezilya’ya kaçtı. Ancak Sultan’ın adamları peşindeydi, Suveyde’de yaptırdığı katliamın intikamını güden bir Dürzî genç tarafından Brezilya’da sokak ortasında suikastla öldürüldü.
Sultan Paşa el-Atraş, 1948’de İsrail’in kurulacağı dönemde bunu engellemek için oluşturulan Arap güçlerine kendi askerlerini de göndermişti, Çiçekli düşürüldükten sonra yeniden ülkesine döndü. 1958’de Mısır ve Suriye’nin oluşturduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti projesini destekledi, 1961’deki ayrılma sürecine de muhalefet etti; Mısır ve Arap milliyetçiliğinin ikonik lideri Cemal Abdünnâsır bu önemde kendisini yurdunda ziyaret edip madalya takdim ederek onurlandırmıştı. Dürzîler arasında vatanseverlik, cesaret ve seküler canlanışın öncüsü olarak kabul edilen Sultan Paşa, Dürzî Dağı’nın bağımsızlığı yönündeki Fransız önerilerine karşı çıkacak kadar Suriye’nin bütünlüğünden yana, Yahudi güçlerine karşı savaşacak kadar İsrail’e karşıydı. 1946’da bağımsızlığına kavuşan yeni Suriye’de herhangi bir siyasi görevi kabul etmedi. 1920’lerdeki işgal karşıtı duruşu ve yeni Suriye’nin ortaya çıkmasındaki bütünleştirici rolü nedeniyle, Nâsır’ın ardından Hafız Esad tarafından da 1970 yılında takdir edilip onurlandırılmıştı.
1982’de 90 yaşını geçmiş bir halde kalp krizinden öldüğünde cenazesine yüzbinler katılmış, dönemin devlet başkanı Hafız Esad, el-Atraş’ın anısına bireysel bir yas mesajı yayınlamıştı. Oğlu Mansur el-Atraş (1925-2006) da pan-Arap milliyetçiliği evresinde Baas Partisi içinde görev almış, Suriye’deki Arap milliyetçi hareketi içinde rol üstlenmişti. Dürzîler arasında hatırası halen canlı olan Sultan Paşa el-Atraş figürü, 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı sırasında yine ortaya çıkmış, Süveyde ve kendi doğum yeri Kureyya’daki gösterilerde sokaklara çıkan Dürzîlerin ellerindeki pankart ve dövizlerde kendine yeniden yer bulmuş, ölüm yıldönümlerinde çeşitli gösteriler düzenlenmişti.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.





