Trump’ın Beyaz Saray’a Dönüşünün Ardından Afrika’yı Neler Bekliyor?  

Trump yönetiminin Afrika’ya yönelik yaklaşımı, Çin ve Rusya’nın nüfuzunu nasıl etkileyecek? Fokus+’a açıklama yapan uzmanlar, Trump’ın kıtada istikrar sağlama çabaları ve uzun vadeli etkileri konusunda farklı görüşler sundu.
Muhammed Ata  
Trump’ın Beyaz Saray’a Dönüşünün Ardından Afrika’yı Neler Bekliyor  
23 Ocak 2025

Afrika ülkeleri, Sahra Altı Afrika ülkelerinde pek çok önemli dönüşümün yaşanmasının ardından, ABD Başkanı Trump’ın kıtadaki kalkınma ve siyasi değişimlerle başa çıkma konusunda eski Başkan Joe Biden’dan daha iyi bir ortaklık tablosu çizip çizemeyeceğini merak ediyor.  

Biden’ın başkanlığının son aylarında Afrika’ya yönelik ilk ve son ziyareti, ülkesinin kıtaya olan sarsılmaz bağlılığını vurgulamak için gerçekleştirdiği Angola ziyareti oldu.  

Biden yönetimi, Afrika’nın önemine ilişkin söylemlerde bulunsa da, kıtada derin ortaklıklar veya somut sonuçlar elde edemedi.   

Bilakis kıta, özellikle Sahel ülkelerinde Batı etkisinden kurtulma yönünde somut değişikliklere tanık oldu.  

Kenyalı eski Büyükelçi Martin Kimani bu konuya ilişkin Foreign Policy dergisine verdiği bir demeçte, “Coğrafi uzaklık, Afrika ile komşu Avrupa arasındaki ekonomik bağların gücü ve ABD yatırımlarının boyutunu diğer bölgelere kıyasla sınırlayan mali kısıtlamalar gibi çeşitli nedenlerle Afrika, ABD gündeminin üst sıralarında yer almıyor” ifadelerini kullandı.  

Trump, ilk başkanlık döneminde kıtaya sınırlı bir ilgi göstermiş ve Kenya gibi ülkelerle ticaret anlaşmaları yapmaya çalışırken, Çin’in Afrika’ya nüfuz etmesini önlemeye odaklanmıştı.  

Öncelikli ekonomik hedefler  

ABD’li siyasetçi ve eski Kongre üyesi Cumhuriyetçi Vin Weber ise, Atlantic Council sitesi için kaleme aldığı 29 Ekim tarihli bir analizinde, “Minnesota’dan ABD Kongresi’nin eski Cumhuriyetçi üyesi olarak, ikinci bir Trump yönetiminin ABD’nin Afrika ülkeleri ve örgütleriyle olan ilişkilerine etki edeceği konusunda umutluyum” ifadelerini kullandı.  

Trump’ın “bir sayı adamı” olduğunu vurgulayan Weber, “Bu yüzden Afrika’yı düşündüğünde, muhtemelen kıtadaki muazzam gençlik hareketini yansıtan inanılmaz sayıları görüyordur. Bu gençlik hareketiyle birlikte, elbette gençlik enerjisi ve yenilik gelir” diye ekledi.  

Weber analizinde ayrıca, spor ve eğlence gibi alanlarda engin deneyime sahip olan Trump’ın liderliğinde, ABD ile Afrika arasında ortak çıkarlara dayalı olarak kıta genelinde gelişen ortaklıkların güçlü bir şekilde destekleneceğini de vurguladı.  

Afrika’da ABD gerileyip, Çin nüfuzu genişleyebilir  

Fokus Plus’a konuşan Afrika araştırmacısı Shady Ibrahim de, ABD dikkatini küresel sıcak noktalara yoğunlaştırırken, Afrika ülkelerinin başta Çin, Rusya ve Körfez Arap ülkeleri olmak üzere “Küresel Güney” ile çeşitli ortaklık arayışına girdiğini vurguladı.  

Ibrahim, Afrikalı liderlerin, Trump’ın güvenliğe odaklanan, çok taraflılığa öncelik veren ve kalkınma yardımlarını kesen seçici bir yaklaşım benimsemesini beklediğini söyledi.  

Araştırmacı, Trump’ın doğrudan ABD çıkarlarına hizmet edecek ve Afrika’ya çok az fayda sağlayacak kısa vadeli yatırımlara odaklanmasının beklendiğini de ekledi.  

Beklendiği üzere Trump, Afrika ülkelerine Çin ile bağlarını azaltmaları ve uzun süredir devam eden ticari ortaklıklarını bozmaları için baskı yapabilir.  

Ancak her iki taraf da kıtaya kendi stratejik önceliklerini ve dış güvenlik çıkarlarını yansıttığı için ABD’nin müdahalesini azaltmak, Çin ve Rusya’nın Afrika’daki nüfuzunu derinleştirecektir.    

Uzun vadeli çatışmalar    

Fokus Plus’a konuya ilişkin değerlendirmede bulunan bir diğer araştırmacı olan akademisyen Dr. İsmail Tahir ise, “Benim görüşüme göre Trump, bir siyasetçiden ziyade finansal, ekonomik ve ticari bir zihniyete sahip. Dolayısıyla Sudan, Sahel ve Afrika’daki diğer bölgelerde bulunan savaş yuvalarını durdurmak için çalışacaktır” dedi.  

Tahir, Trump’ın ABD yatırımları açısından istikrarlı bir ortam ve ülkesinin Afrika’daki çıkarları için yeniden pazarlar ve çıkış noktaları yaratmaya çalışacağını belirterek şunları ekledi:  

“Bu nedenle Trump, Sudan’daki çatışma ve Afrika’nın Sahel bölgesindeki gerilimler gibi bazı alanlara, özellikle de Boko Haram’a güçlü bir şekilde müdahale edecektir.”  

ABD yönetimine göre, ham kaynaklara erişim sağlayabilmeleri için bu bölgelerin istikrara kavuşturulması gerekiyor.  

ABD’nin bölgeye doğrudan veya dolaylı müdahaleleri olabilir. Ancak sonuçta diğer konulardan daha çok ekonomik, ticari ve finansal hedefleri olacaktır.    

Öte yandan, Afrika konularında uzman olan Dr. Hassan Kli de, Afrika’da Sudan, Libya ve Sahel gibi bölgelerdeki çatışmaların uzun süreli olduğunu ve Trump yönetiminin bunları Gazze’deki ateşkese benzer şekilde hızlı bir kararla çözemeyeceğini söyledi.  

(ABD, Sudan Ordusu Komutanı Abdulfettah el-Burhan'a yakın zamanda yaptırım uyguladı.)  

Dr.Kli, Fokus Plus’a yaptığı açıklamasında ayrıca şu ifadeleri de kullandı:  

“Sudan ve Libya’da durum tamamen farklı. Bu konularda Türkiye ve Rusya gibi büyük ülkeler için örtüşen roller var. Sahel bölgesinde de Rusya’nın nüfuzu ve Fransa’nın azalan nüfuzu etkili faktörler.”  

Dr. Kli, uzun vadeli bir perspektiften bakıldığında, ABD’nin bu çatışmaları çözebileceğini, ancak bunun Filistin-İsrail çatışmasında gördüğümüz kadar çabuk olmayacağını ekledi.  

Etiyopyalı araştırmacı Enver İbrahim ise Fokus Plus’a yaptığı açıklamada, “ABD’lilerin savaşı durdurma konusunda zayıf bir rolü vardı. Bence Trump her ne kadar tüm savaşları durduracağını söylese de, bu çabalarının Sudan barışına bir şey katmayacağını düşünüyorum” şeklinde bir yorumda bulundu.  

Trump’ın zaferi Somaliland için bir fırsat olabilir    

Trump’ın başkanlık seçimlerindeki zaferi, önceki dönemde coğrafi ve siyasi koşulları nedeniyle büyük zorluklarla karşılaşan Somaliland bölgesi için iyi bir fırsat olabilir.  

Afrika Boynuzu konularında araştırmacı olan Ömer Mahmud Fokus Plus’a verdiği demeçte, “Trump’ın zaferinden sonra Doğu Afrika’da özellikle Somali ile ilgili değişiklikler olacağını düşünüyorum” diye konuştu.  

Mahmud, Trump’ın Afrika ekibinin, Somaliland’a desteklerini dile getirirken, Somali’yi, özellikle de Eş-Şebab’a karşı etkili bir şekilde mücadele edememesi nedeniyle eleştirdiğini söyledi.  

Bu durumun, yeni ABD yönetiminin bu pozisyonlar doğrultusunda ne kadar hızlı ve güçlü bir şekilde hareket edeceğine bağlı olacağını da belirtti.  

Açıklamasının sonunda Mahmud, ABD’nin Somaliland ile ilişkilerini güçlendirmesi ve Somali’ye yapılan yardımları yavaşlatması yönünde bir genel eğilim olacağına inandığını da sözlerine ekledi.