Orta Asya’da Sovyet Mirası: Kırgızistan-Tacikistan Çatışması
1991S’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta Asya’da sınırlar yeniden çizilmişti. Ancak, Fergana bölgesini kapsayan bu sınırlar ne Kırgızistan ne de Tacikistan tarafını memnun etmiş ve iki ülke arasındaki çatışmanın başlangıç noktasını teşkil etmişti. İki ülke arasında vuku bulan sınır sorununu doğal kaynaklara erişim ve kullanım sorunlarını da beraberinde getirmiştir.
Özellikle meraların ve su kaynaklarının paylaşılması konusunda yaşanan anlaşmazlıklar 2004 yılından başlayarak günümüze kadar süregelen çatışmaların fitilini ateşlemiştir. Son 10 yılda 150’den fazla olayın vuku bulduğu ve sivillerin de dahil olduğu bu çatışmaların çözümü için farklı kuruluşlar arabuluculuk rolünü üstlenmiş, ancak çabalar tam anlamıyla sonuç vermemiştir. Günümüzde iki ülke 971 kilometrelik sınır hattına sahipken, bu hattın yaklaşık 371 kilometresi iki ülke arasındaki tartışmaların kaynağını oluşturmaktadır.
Kaynakların kullanım sorunu
Sovyet döneminde göçebe Kırgızistan ve yerleşik Tacikistan halkı Sovyetler tarafından yerleşik olmaya zorlanırken, sınır bölgesinin Tacikistan tarafında hayvancılık yapmak için otlakların sınırlı olması, Tacik hayvancıları Kırgızistan topraklarındaki meralara muhtaç bırakıyordu. Bu meraların paylaşımı Kırgız ve Tacik çiftlikleri arasındaki anlaşmalarla dayanırken, yönetimi Sovyet idaresi altındaydı. Ancak, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte kolektif çiftlikler dağıtılmış ve yapılan anlaşmalar hükümsüz olmuştu.
Sonucunda ise Kırgızistan ile Tacikistan bağımsız olurken, bu bölgelerdeki meraların ve sulama kanallarının kullanımı konusunda anlaşmazlık patlak vermiştir. Bu anlaşmazlığın temelinde Kırgızistan’ın meralarını Tacik çobanların faydalanmasını engellemesinden ve Kırgız sınır muhafızlarının Tacik çobanların hayvanlarına el koymasından kaynaklanmaktadır. Buna karşı, Tacikistan ise Sovyet döneminde bu meralardan faydalanabildiği için söz konusu arazilerin bir kısmının Tacikistan’a ait olduğunu ileri sürmektedir.
İki ülke arasında sorun teşkil eden bir başka husus ise su kaynakları olmuştur. Kırgızistan ve Tacikistan’da çok sayıda çiftliğin kurulmasıyla birlikte su arzı artmıştır. Ancak, sınır bölgesindeki çiftliklerde su paylaşımının sağlanamaması çatışmaların çıkmasına neden olmaktadır. Sınır bölgesinde yaklaşık 40 kadar su kanalı bulunurken, bu kanalların bir kısmı Kırgızistan bir kısmı ise Tacikistan sınırında bulunmaktadır. Ancak, tarafların birbirinden daha fazla su kullanması ve sınır bölgelerinde başka çatışmaların yaşanması durumunda tarafların su kaynaklarının kullanımını birbirlerine karşı kısıtlaması iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırmaktadır. Bunula birlikte, iki ülke arasında doğal kaynakların kullanılması konusunda yaşanan gerilimleri sınır bölgelerindeki alt yapı yetersizliği, nüfus artışı ve tarafların uzlaşamaması çatışmayı farklı dönemlerde şiddetlendirmektedir.
Kırgızistan ile Tacikistan arasında sorun olan bir diğer husus ise bir ülkenin, başka bir ülkenin egemenliği altında kalan topraklarını ifade eden anklavlardır. Tacikistan’ın Kırgızistan hakimiyetinde kalan 30 bin nüfuslu Voruh anklavı iki ülke arasında gerginliklere katkıda bulunmaktadır. Voruh anklavından Tacikistan’daki Isfara bölgesine erişim ve Voruh anklavı etrafındaki Kırgız köylerinin Kırgızistan’a Batken’e bağlanması iki ülke arasında gerilimi arttırmaktadır. Nitekim, günümüzde Kırgız yerleşimciler Batken’e bağlanmak için Tacikistan’ın Isfara bölgesinden geçmek zorundayken, Voruh sakinleri Kırgız topraklarından geçen Isfara’ya giden tek yolu kullanmak durumundadır.
Tacik yetkililer Kırgızistan’ın mevcut yolu kapatarak Voruh anklavıyla bağlantıyı kesmesi hususunda tedirginlik yaşamaktadır. Buna karşılık, Kırgız yerleşimciler Tacik çetelerin aralıklı saldırısına maruz kalması nedeniyle bölgedeki yerleşimciler Voruh’tan geçmekten çekinmektedir. Dolayısıyla, anklav sorunu Voruh ve Batken sakinlerinin çatışmasına yol açarken, bu da iki ülke arasındaki ilişkileri zayıflatmaktadır.
Artan gerilim savunma harcamalarını tetikliyor
Kırgızistan ve Tacikistan’ın bağımsızlıklarını kazanmalarından bu zamana kadar devam eden gerginlik son yıllarda da kendisini göstermiştir. İki ülke arasında kısa sürelerle devam eden düşük yoğunluklu çatışmalarda iki tarafında karşılıklı olarak kayıplar vermesine yol açmaktadır. Nitekim, 2021 yılında iki ülke arasında gerçekleşen çatışmalarda 50 kişi hayatını kaybederken, 2022 yılında yaşanan çatışmalarda 62 kişi hayatını kaybetmiştir.
Öte yandan Eylül 2022’de meydana gelen bu çatışmada Kırgız güçleri Tacikistan’ın sınır kasabasına lazer güdümlü füze fırlatması çatışmaların düzeyini göstermesi bakımından bir örnek oluşturmaktadır. 2021-2022 yıllarında yaşanan bu çatışmalar neticesinde yaklaşık 170.000 kişi bölgeden tahliye edilmiştir. Sivil kayıplarının ve göç hareketinin yaşanmasına neden olan bu çatışmalardan sonra geçmişte olduğu gibi yine taraflar sorunu çözmek için bir araya gelmişlerdir.
İki ülke arasındaki çatışma ortamı bir yandan tarafları güvenlik harcamaları yapmasına yöneltirken, diğer taraftan iki ülkenin gelişmesini engellemesine neden olmaktadır. Bununla birlikte, taraflar çatışmaların yoğunlaştığı 2021 yılından bu yana savunma harcamalarını arttırmaktadır. Nitekim, Kırgızistan’ın 2021’den önceki üç yıl boyunca savunma için 387 milyon dolar harcarken, 2021’den sonra yaklaşık 1 milyar dolarlık savunma harcaması yapılmıştır.
Ayrıca, savunma harcamalarındaki aynı artış Tacikistan için de söz konusudur. Nitekim, 2021’den önceki 3 yıl Tacikistan’ın toplam savunma harcaması 241 milyon dolarken, sonraki üç yıl toplam 433 milyon dolara yükselmiştir. Son olarak, bu husumet neticesinde savunma harcamalarını arttıran taraflardan Kırgızistan Türkiye’den TB2 Bayraktar satın alırken, Tacikistan ise İran yapımı Ebabil-2 İHA üretim tesisi açmaktadır.
Sorunun çözümü için yapılan görüşmeler
İki ülkenin bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte başlayan sınır sorunun çözümü için taraflar birçok kez bir araya gelmişlerdir. Bu kapsamda, 2000 yılında Kırgızistan ve Tacikistan’ın sınır hatları komisyonları sorunun çözümü için anlaşamamışlardır. Tarafların bu görüşmede sorunu çözememesiyle birlikte iki tarafta farklı jeopolitik harita kullanmaya başlamıştır. Tacikistan 1924-39 yıllarına ait haritalarla kendi sınırlarını çizerken, Kırgızistan 1958-1959 yılına ait haritalarla kendi sınırlarını göstermektedir.
Bu tarihte yapılan görüşmede Tacik heyeti tartışmalı bölgelerin ikiye bölünmesini önerirken, Kırgız heyeti ise Bağımsız Devletler Topluluğu Kuruluş Anlaşması, Almatı Deklarasyonu ve Bağımsızlık, Dokunulmazlık ve Toprak Bütünlüğüne İlişkin Moskova Sözleşmesi uyarınca sınırların belirlenmesini önermiştir. Taraflar anlaşamayınca iki heyette bu toprakların tarafsız olduğunu beyan etmişlerse de, günümüze kadar bir anlaşmanın olmaması iki ülkenin çatışmasına neden olmuştur.
2021’de artan gerilimden sonra bölgenin büyük güçleri Çin ve Rusya çatışmanın son bulması için taraflara itidal çağrısında bulunmuştur. Zira, bölgede yaşanan gerilim iki ülkenin stratejik çıkarlarını sekteye uğratacaktır. Nitekim, bölgede yaşanan çatışma bölgeyi bir taraftan istikrarsızlığa sürüklerken, diğer taraftan da iki ülkeye yönelik büyük göç dalgalarını başlatabilir. Bölgesel ülkelerin itidal çağrısıyla birlikte iki ülke arasındaki çatışmanın giderilmesi için yapılan son görüşme 20 Eylül 2022’de gerçekleşmiştir.
Bu görüşmede, taraflar çatışmanın önlenmesi için karşılıklı çabaların gösterilmesi ve provokasyonlara karşı dikkatli olunması konusunda bir protokol imzalamışlardır. Bu protokol uyarınca, Kırgızistan Batken’de bulunan yerleşimcileri geri dönme konusunda uyarmıştır. Ancak, iki taraf arasında gerçekleşen görüşmelerde Kırgızistan Ulusal Güvenlik Şefi Taşiyev, Tacikistan tarafının Kırgızistan’dan toprak talep etmesini kalıcı bir barışın sağlanmasının önünde duran engel olarak nitelendirmiştir.
Sonuç olarak, Sovyetlerin yıkılmasından sonra fitili ateşlenen Kırgızistan-Tacikistan gerilimi hem iki ülkenin gelişimi hem de bölgenin istikrarı açısından birtakım tehditleri beraberinde getirmektedir. Zira, yaşanan gerilim iki ülkeyi bölge ülkeleri arasında geri planda bırakırken, ayın zamanda bölgede yatırım yapacak devletleri tedirgin etmektedir. Özellikle Çin, Orta Asya boyunca yatırımlar yapması ve bölgenin Rusya’nın hakimiyet alanının içinde kalması nedeniyle iki ülkede gerginliğin son bulmasını istiyor. Nitekim, Rusya’nın Batılı ülkelerin hakimiyet alanına müdahale etmesine karşı, Batılı devletlerin bu gerilime müdahale etmesi bölgedeki gerilimi daha arttırması ihtimal dahilindedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.