Bosna Hersek’te “Dodik Krizi”: Ayrılıkçı Söylemler Yükseliyor

Gazeteci İsmail Özdemir, Bosna Hersek’te Dodik’in ayrılıkçı söylemleriyle tırmanan krizi ve barış sürecine yönelik tehditleri Fokus+ için kaleme aldı.
İsmail-Özdemir
Bosna_Hersek%E2%80%99te_%E2%80%9CDodik_Krizi%E2%80%9D-_Ayr%C4%B1l%C4%B1k%C3%A7%C4%B1_S%C3%B6ylemler_Y%C3%BCkseliyor-_%C4%B0smail_%C3%96zdemir_(DOSYA).jpg

01.07.2025 - 09:45  |  Son Güncellenme:01.07.2025 - 14:04

Bosna Hersek’te “1992-1995’teki savaştan sonraki en büyük siyasi krizde” neler yaşandı?

Bosna Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan Bosna Savaşı, Dayton Barış Antlaşması'yla sona erdi. Ancak ülkenin çok etnikli yapısı ve Yugoslavya sonrası oluşan siyasi düzen nedeniyle krizler hiç bitmedi.  

Özellikle son 5-6 aydır yaşanan gelişmeler, Boşnak siyasetçilerin “Savaştan sonraki en büyük krizle karşı karşıyayız” söyleminde bulunmasına neden olan “Dodik krizi”ni gündeme taşıdı.

Krizin nasıl başladığını ve neler yaşandığını anlatmadan önce, Bosna Hersek’in karmaşık siyasi yapısını kısaca açıklamak gerekiyor. 1995’te savaşın sona ermesiyle birlikte ülke, iki entite ve bir özerk bölgeden oluşan yapıya kavuştu. Buna 10 adet kanton da eklenince, çözülmesi zor bir siyasi yapı ortaya çıktı. Tüm bunların üzerine Dayton Barış Antlaşması ile Yüksek Temsilcilik Ofisi kuruldu.

Ülkede Boşnak, Sırp ve Hırvat olmak üzere üç üyeden oluşan Devlet Başkanlığı Konseyi bulunuyor. Bu konseyin üyeleri her dört yılda bir yapılan seçimlerle belirleniyor. Her üye, iki kez olmak üzere sekiz ay süreyle konsey başkanlığı yapıyor. Bu anlattıklarımız, dünyanın bildiği resmi Bosna Hersek yapısıdır.

Ancak bir de ülkenin ikinci entitesi olan, Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) -kısaca RS-var. Bahsedeceğimiz siyasi kriz de tam olarak bu bölgeden kaynaklanıyor. RS’nin başkanı olan Milorad Dodik, daha önce Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi üyelerinden biriydi.

Siyasi krize giden yol ve Dodik’in ayrılıkçı eylemleri

Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Milorad Dodik

Milorad Dodik, Sırp Cumhuriyeti’nin başkanı olduktan sonra daha önceki “ayrılıkçı” söylemlerinin dozunu artırdı. Ülkedeki yasaları tanımadığını, Bosna Hersek’in zaten fiilen bölünmüş olduğunu iddia ederek, Dayton ile kurulan Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin kararlarını hiçe sayan eylemlerde bulundu.

Dodik, özellikle savaş yıllarında Sırpların gerçekleştirdiği soykırım ve katliam gibi birçok savaş suçunu kimi zaman alaycı bir üslupla küçümsedi, kimi zaman ise hiç yaşanmamış gibi davrandı. Bu tavırları nedeniyle yoğun tepkiler aldı.

Bosna Hersek’te savaşın son yılında, 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da 8.372 Boşnak erkek Sırplar tarafından birkaç gün içinde katledildi. Uluslararası mahkemeler ve birçok ülke bu olayı Srebrenitsa Soykırımı olarak tanıdı. Soykırımı inkâr etmeyi suç sayan yasayı tanımadığını ifade eden Dodik, o günden bu yana ayrılıkçı söylemlerini daha da artırdı.

Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin kararlarını tanımadığı için, geçtiğimiz şubat ayında hakkında 1 yıl hapis ve 6 yıl siyasi yasak cezası verildi. Daha önceki duruşmalara katılan Dodik, kararın açıklandığı gün Saraybosna’daki mahkemeye gitmedi.

Kararın ardından, RS Meclisi toplandı ve federasyon kurumlarının RS’deki faaliyetlerinin durdurulacağı, mahkeme kararlarının tanınmayacağı, savcılık soruşturmalarının engelleneceği yönünde birçok karar alındı. Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi, bu kararları tanımadığını açıkladı.

Dodik hakkında gözaltı ve yakalama kararı

Dodik’in bu eylemleri nedeniyle federasyon yargısı tarafından hakkında gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldı. Ayrıca yurt dışına çıkış yasağı da getirildi. Ancak Dodik bu süreçte İsrail, Rusya ve Sırbistan’a gitti.

Özellikle Amerika’da Donald Trump’a verdiği destekle bilinen Dodik, bir umutla Amerika’dan destek bekledi. Ancak Ukrayna ve Orta Doğu’daki gelişmelerle meşgul olan ABD, Dodik’e destek vermediği gibi eylemlerini kınayan açıklamalarda bulundu. Bu tepkiler üzerine Dodik, ayrılıkçı söylemlerini bir miktar yumuşattı. Avrupa’dan da tepkiler gelse de ABD’nin etkisi daha güçlü oldu.

Dodik’in eylemleri, özellikle RS sınırları içinde yaşayan ve savaşı bizzat yaşamış Boşnaklarda endişeye yol açtı. Ancak Türkiye’nin devreye girmesiyle, siyasi kriz bir nebze de olsa yatıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleriyle yaptığı özel görüşmeler ve sonrasında yapılan açıklamalar, Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini gösterdi.

Türkiye, krizi çözmeye çalışan ana aktörlerden biri

Erdoğan’ın Bosnalı liderlerle yaptığı görüşmenin ardından verilen mesajda, Bosna Hersek’in toprak bütünlüğü, egemenliği ve anayasal düzenini korumak için Türkiye’nin desteğinin süreceği vurgulandı. Aynı mesajda, Dodik’e gerekli uyarıların yapıldığı ve bu mesajın Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’e de iletildiği belirtildi. Bu durum, Türkiye’nin krizi çözmeye çalışan ana aktörlerden biri olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Son 5-6 aylık süreçte, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte başta olmak üzere Avrupa’dan ve Avrupa Birliği’nden birçok üst düzey isim Bosna Hersek’i ziyaret etti. Ülkeye gelen tüm yetkililerin gündemi aynıydı: Dodik krizi. Kameralar önünde yapılan uyarıların yanı sıra, Saraybosna’daki Avrupa Birliği Gücü’nün (EUFOR) asker sayısı artırıldı. Bu birlik içerisinde Türk askerleri de bulunuyor.

Dodik’in Müslümanlara yönelik söylemleri, nefrete dönüşüyor

Bosna Hersek’te 1992-1995’teki savaş, Sırpların, Boşnakları yani tam anlamıyla Müslümanları ülkeden çıkarmak ya da yok etmek istemesi nedeniyle çıkmıştı. Savaştan sonra çok kimlikli bir devlet yapısında, bu konuda zaman zaman krizler çıksa da genel olarak daha sakin bir seyir izlenmişti.

2025’in şubat ayında mahkeme kararının ardından Dodik’in ayrılıkçı söylemleri, Boşnakların İslami kimliğine söz söylemeye kadar uzandı. Dodik'in, "Bosna Hersek için çözüm, Müslümanların (Boşnaklar) eski Ortodoks dinlerine geri dönmesidir" iddiasına tepki gördü ancak yeterli düzeyde olmadı. Çünkü, Dodik genel anlamda bu söylemleri kendisine bir rakip aradığı için de üretiyor. Boşnak siyasetçiler, Avrupa Birliği üyeliği sürecine bir zarar gelmemesi için yüksek tepkiler üretmiyorlar. Dodik’in Boşnaklara yönelik sarf ettiği bu sözler ülke içinde tepki görse de uluslararası arenada pek ciddiye alınmamış gibi duruyor.

Barış tehlikede mi?

Sonuç olarak Bosna Hersek, 1995’teki savaştan bu yana en zorlu sınavını veriyor. Ayrılıkçı söylemler ve anayasal düzenin tehdit edilmesi, ülkede zorlukla tesis edilmiş barış ortamını riske atıyor. Boşnak ve Hırvat siyasetçiler Avrupa Birliği hedefi doğrultusunda hareket ederken, Dodik mevcut siyasi atmosferde gelişmelere göre pozisyon alıyor. Söylemleri de dünyadaki gelişmelere göre sürekli değişiyor.

Türkiye ve Batı’nın desteği; Bosna Hersek halkının çoğunluğunun -buna Dodik’e muhalif olan Sırplar da dahil- barıştan yana tutum sergilemesi, krizin aşılması açısından büyük önem taşıyor.

Bu desteğin kararlılıkla sürdürülmesi ve barışı koruma iradesinin devam etmesi, barışın tehlikeye girmesini engelleyebilir.