İsrail’in İran İçindeki Gizli Ordusu: Kamikaze Dronlar ve Mossad Hücreleri

Gazeteci Ahmet Dursun, İsrail’in Mossad hücreleri ve kamikaze dronlarla yürüttüğü saldırılarla sarsılan Tahran yönetiminin yaşadığı güvenlik zaaflarını Fokus+ için kaleme aldı.
Ahmet Dursun
İsrail’in_İran_İçindeki_Gizli_Ordusu-_Kamikaze_Dronlar_ve_Mossad_Hücreleri-Ahmet_Dursun_(DOSYA).jpg

30.06.2025 - 16:26  |  Son Güncellenme:30.06.2025 - 16:45

İsrail’in İran’a 13 Haziran'da başlattığı doğrudan uçaklarla düzenlenen hava saldırılarından çok asıl etki, İran içinde İsrail adına çalışan hücreler tarafından şehirlerin içinde kamyonetlerle taşınan patlayıcı yüklü kamikaze insansız hava araçları ve mini füzelerin fırlatılmasıyla oluşturuldu.

Tahran’daki gözlemler, “İsrail ordusu” tarafından yapıldığı belirtilen saldırıların önemli bir kısmının aslında patlayıcı yüklü insansız hava araçları aracılığıyla gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor.

Başlangıçta sınırlı sayıda doğrudan hava saldırısı yapıldıysa da savaş uçaklarının İran hava sahasına sık girmediği ve bunun yerine “İsrail ordusu” saldırısı olarak anılan saldırıların temelinde, İran içinden fırlatılan patlayıcı yüklü insansız hava araçları ve mini füzeler bulunuyordu.

İsrail’in 13 Haziran’da İran’a düzenlediği saldırılarda kullanılan kamikaze insansız hava araçları saldırıların seyrini tamamen değiştirdi. Bu dronlar, pikap araçlar ve kamyonetler içinde gizlice taşındı, şehirlerin içinde sessiz ve sinsice dolaştı. Şehir sokaklarında adeta terör estirircesine hareket eden bu insansız hava araçları, nihayetinde belirlenen kritik hedeflere saldırarak büyük hasara yol açtı.

İsrail'in İran'a yönelik saldırılarında hasar alan bir yapı

Gözlemler, İsrail’in İran'daki saldırılarında küçük hücreler aracılığıyla İran içinde sabotaj ve terör operasyonları yürüttüğünü gösteriyor. Bu operasyonlar sayesinde İsrail, klasik savaş yöntemlerinden uzak ve kasıtlı olarak İran’ın iç huzurunu ve kritik altyapılarını hedef alan sabotaj ve terör faaliyetleri ile öne çıkıyor.

İran içerisinden kaldırılan patlayıcı yüklü İHA’lar, intihar dronları ve mini füzeler kullanılarak gerçekleştirilen bu saldırılar hem alçak irtifa hem de mobil olarak taşındığı ve kısa mesafeden fırlatılarak gerçekleştirildiği için İran’ın hava savunma sistemlerini etkisiz bıraktı. Savaşın son günlerine doğru da bu mini dronlar özellikle hava savunma sistemlerinin yerlerinin tespiti için fırlatıldı.  

İsrail’in özellikle Tahran’da birçok noktada düzenlediği saldırılarda verilen hasara bakıldığında bu saldırıların ağır tahrip gücüne sahip uçaklardan fırlatılan füzelerden kaynaklanmadığı da anlaşılıyor.

İran’ın hava savunma sistemleri, büyük ve açık hava saldırılarına karşı belli ölçüde direnç gösterse de İsrail’in kullandığı küçük, hızlı ve düşük irtifalı dronlara karşı etkili olamıyor.

Aslında İran’da üst düzey isimlere düzenlenen suikastların önemli bir kısmının da savaş uçaklarından değil, patlayıcı yüklü dronların veya mini füzelerin hedefe çarpmasıyla gerçekleştiği anlaşılıyor. Daha sonra İsrail'in ülke içindeki hücreleri tarafından kaldırılan bu dronlar hava savunma sistemlerine de zarar verdi. Bu sayede İsrail uçakları savaşın 6. günü Tahran'da ilk kez savaş uçağı uçurabildi.  

Tahran’da Temmuz 2024’te Hamas lideri İsmail Heniyye’ye düzenlenen suikastın da kaldığı konuk evinin mini füze veya patlayıcı yüklü mini dron ile vurulmasıyla gerçekleştirildiği açıklanmıştı.

İsrail'in sürekli saldırı haberleriyle İran halkını psikolojik olarak etkileme çabası

Bu veriler, Mossad’ın yıllardır İran üzerinde yürüttüğü kapsamlı faaliyetleriyle İran’da derin ve kanlı bir casusluk ağı oluşturduğunu, ülkedeki sabotaj ve terör eylemlerini bu hücrelerin eliyle gerçekleştirdiğini gösterdi.

İsrail’in saldırıları, İran’ın hayati altyapılarını, lojistik merkezlerini ve nükleer programını hedef alan, bölgesel istikrarı baltalamaya yönelik planlı eylemler olarak kayıtlara geçti.

Bu saldırılar, İran’da halkın “ülke yönetimine karşı ayaklanmasını” sağlayabilmek için halk arasında, korku ve panik oluşturmayı amaçlayan psikolojik savaş unsurlarını da içerdi. Dron saldılarının yanı sıra Tahran'da birçok kez ülke içindeki ajanlar tarafından el yapımı düşük tahrip gücüne sahip bombalar patlatılarak terör eylemleri de yapıldı. Bu yüzden bu saldırılarda aslında hedefin ne olduğu pek önemli değil şehirde patlama seslerinin aralıklarla gelmesi halkı psikolojik olarak etkilemek için yeterli sebep.

İsrail'in savaş uçaklarıyla hedef alındığını iddia ettiği bazı bölgelerde de yalnızca mini dron ya da ses bombası saldırıları olduğu da gözlemlendi. Bunlardan biri İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, İsrail'in yıkılışına ilişkin "geri sayım yapan" sembolik saatin bulunduğu Tahran'ın Filistin Meydanı'na 23 Haziran'da hava saldırısı düzenledikleri iddiasıydı. Olay yerine gittiğimizde meydana saldırı olmadığını gördük. Meydanın aşağısına doğru giden bir sokakta ise bir dükkanın camlarının kırıldığına şahit olduk. Meydandaki kontrol noktasında bulunan güvenlik yetkilileri, dükkanın önünde ses bombası patlatıldığını söyledi. Bu örnekler, İsrail’in kamuoyunu etkilemeye yönelik bir algı operasyonu ve psikolojik savaş da yürüttüğünü, sembolik mekanlara dair saldırı iddialarıyla İran halkında korku ve çaresizlik hissi yaratmayı amaçladığını gösterdi.  

Saldırılar sonrasında Tahran'da güvenlik boşluğu ortaya çıktı

İsrail'in 13 Haziran'da birçok üst düzey yetkilinin hayatını kaybettiği ağır saldırılar sonrasında İran'da ülke yönetiminde özellikle güvenlik merkezlerinde şaşkınlık gözlendi. İlk günkü saldırılar sonrasında kontrol noktaları Tahran'ın birçok yerinde olsa da sonraki iki gün Tahran'da adeta güvenlik boşluğu ortaya çıktı. Şüpheli araçların bildirilmesine yönelik ihbar hatları kuruldu ancak Tahran'da birçok vatandaş hatlara ulaşamadığını bildirdi. Caddelerdeki kontrol noktaları ilk günün ardından birden kayboldu. 16 Haziran'dan itibaren tekrardan güvenlik önlemleri belirgin şekilde sıkılaştırıldı. Birçok noktada, ana caddelerde ve sokakların başında Devrim Muhafızları Ordusu istihbarat personelinin olduğu kontrol noktaları kuruldu.

Ülke genelinde caddelere kurulan kontrol noktalarında şimdiye kadar İsrail’in hücreleri tarafından kullanılan çok sayıda kamyon ve kamyonet tipindeki araç güvenlik güçleri tarafından ele geçirildi. Tahran’da ve Kerec kentlerinde İsrail adına sabotaj ve terör faaliyetleri yürütmekle suçlanan kişilerin yakalandığı İran medyası tarafından duyuruldu. Saldırıların başladığı günün ertesinde Tahran’ın merkezindeki Tevhid Tüneli’nde patlayıcı yüklü dronların yüklendiği bir kamyon ele geçirildi.

İran'da nöbet tutan askerler

Tahran, İsfahan ve Kerec başta olmak üzere ülkenin birçok bölgesinde İsrail ajanlarının mini dron ve patlayıcıları üretip montajladıkları atölyeler tespit edildi. Devlet televizyonu atölyelere baskınların görüntülerini yayımladı. Atölyelerde çok sayıda dron parçası ve patlayıcıların bulunduğu görüldü.

Güvenlik güçlerinin, ülkenin çeşitli bölgelerinde ek dron üretim atölyeleri olabileceğini ve bunları tespit etmeye çalıştığı da belirtildi. İsrail ve İran'ın karşılıklı saldırılarını durdurduğu 24 Haziran'a kadar ateşkesin ilan edildiği saate kadar Tahran'da mini dronların özellikle gece saatlerinde faaliyete sokulduğu ve buna karşılık da hava savunma sistemlerinin devreye girmesi hala ülke içindeki ajanların tamamen tespit edilemediğini gösteriyor.  

Bunun yanı sıra ülke genelinde birçoğu ülkeye yasa dışı yollardan giriş yapan Afganistan vatandaşları olmak üzere Mossad adına faaliyet gösteren çok sayıda kişinin yakalandığı bilgileri devlet medyasına yansıdı.

Casus avı operasyonlarında bini aşkın kişi gözaltına alındı  

Tahran'daki güvenlik yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, şu ana kadar bini aşkın kişi "casus avı" operasyonlarında gözaltına alındı.  

Yakalanan ajanların önemli bir kısmı ekonomik zorluklar yaşayan, devlete veya rejime karşı muhalif gruplar içinde yer alan kişilerden oluşuyor. Mossad’ın bu kişileri ekonomik ve ideolojik vaatlerle kullandığı, ajan ağını çeşitlendirdiği gözlemleniyor. Bu durum, İran’daki sosyal sorunların dış güçler tarafından sömürülme potansiyeline işaret ediyor.

Tespit edilerek yakalanan hücrelerin sayısı ve operasyonel başarıları, bu kişilerin sadece ajan değil, aynı zamanda uzun yıllar süren ileri düzey teknik bilgi ve eğitimle donatılmış uzmanlar olduğunu gösteriyor.

Mossad’ın uzun yıllarda oluşturduğu hücreler ülkede rahatça faaliyet gösterdi

Bu durum İran’daki istihbarat zaafiyetinden kaynaklı ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi Batılı istihbarat kurumlarının desteğiyle Mossad’ın yıllar süren titiz planlama ve eğitimle oluşturduğu uzman hücrelerin ülkede rahatça faaliyet gösterdiğini ortaya koydu. Bu hücreler sadece bilgi toplamakla kalmayıp, aynı zamanda karmaşık sabotaj ve saldırı operasyonlarını bizzat koordine ederek İran güvenlik sistemlerinin önemli noktalarını hedef alabildiğini gösterdi. Uzmanlık ve teknoloji donanımlarıyla donanmış bu şebekeler, İran’ın iç güvenliğinde ciddi boşluklar ve zayıflıklar olduğunu, istihbaratın etkinliğinin ise bu kapsamlı casusluk ve sabotaj faaliyetleri karşısında yetersiz kaldığını açıkça ortaya koydu.  

İran'ın bundan sonraki süreçte iç güvenlik ve istihbarat birimlerini daha profesyonel hale getirip tüm istihbarat kurumları arasındaki koordinasyonu güçlendirmesi, insansız hava araçları ve mini füzelere karşı gelişmiş hava savunma sistemleri kurması gerekiyor. Diğer yandan Mossad'ın ülke içindeki şebekelerinin tespitine yönelik operasyonlarını hızlandırması içerideki sızmaları önlemesi ve ülkedeki kişilerin para karşılığı kolayca Mossad gibi istihbarat örgütlerinin tuzağına düşmemesi ve halkının güvenliğini sağlamak için sosyo-ekonomik politikalarını güçlendirmesi gerekiyor.