İran’ın Balistik Füze Programı: Konvansiyonel Güç Yerine Stratejik Caydırıcılık

23.06.2025 - 15:22 | Son Güncellenme: 21.08.2025 - 10:24
13 Haziran 2025’te İsrail, Kuzey İran’da Tahran, Tahrîz ve Kirmanshah gibi stratejik öneme sahip birçok hedefe kapsamlı hava saldırıları düzenledi. Hedefler arasında nükleer tesisler, balistik füze üsleri ve komuta merkezleri bulunuyordu. İsrail Silahlı Kuvvetleri, bu saldırılarla İran’ın nükleer programını birkaç yıl gerilettiğini duyurdu. İran buna misilleme olarak tam donanımlı bir balistik füze yanıtı verdi: Gece boyunca onlarca füze fırlatıldı, bazıları İsrail hava savunmasını deldi ve Hayfa ile Be’erşeiba’da ciddi hasara yol açtı .
İran’ın füze temelli savunma doktrini
1979’dan bu yana uygulanan uluslararası yaptırımlar, Tahran’ı ağır maliyetli savaş uçakları veya entegre hava savunma sistemlerine erişemeyecek hale getirdi. Bu nedenle İran, düşük maliyetli ve stratejik etki gücü yüksek balistik füze sistemlerine yöneldi. Bu sistemler, yer altından yönetilebilmesi ve operasyona hazır halde tutulabilmesi sayesinde asimetrik caydırıcılıkta merkezi bir rol oynamaktadır.
Başlıca balistik füzeler
- Shahab3 – 1300–2000 km menzil, ~1000 kg savaş başlığı, maliyeti yaklaşık 1.52 milyon USD.
- Qiam1 – 800 km menzilli, kanatsız yapısı nedeniyle radar tespitinden kaçabilir, maliyeti 11.5 milyon USD.
- Fateh110 – 300 km menzilli, yüksek isabet oranına sahip, birim maliyeti 1 milyon USD’nin altında.
Ayrıca “Zülfikar”, “Sejil”, “Hürremşehr” ve “Hac Kasım” gibi ileri teknolojiye sahip balistik sistemler İran’ın envanterinde yer alıyor.
Bölgesel ve küresel yansımalar

İsrail’in Haziran saldırılarında balistik füze üsleri, nükleer tesisler ve altyapı hedefleri vuruldu. Kermanshah yeraltı tesisleri, Natanz ve Esfahan gibi kritik alanlarda ciddi hasarlar yaşandı. İsrail ayrıca Qods Gücü komuta merkezlerini ve üst düzey komutanları hedef aldı.
İran’ın cevap olarak attığı 200’den fazla füzenin yüzde 75’i hava savunması tarafından imha edilse de, çoğu İsrail hava sahasını aştı. Özellikle Be’erşeiba’daki Soroka Hastanesi yakınlarına düşen füzeler ciddi hasara yol açtı; sivil ve hastane personeli arasında yaralanmalar oldu. Hayfa, Tel Aviv, Rehovot ve Rişon LeZion gibi şehirlerde de füze parçaları ve şok dalgaları nedeniyle zarar meydana geldi.
Bu gelişmeler, hem İran’ın füze gücünü hem de İsrail hava savunmasının sınırlılıklarını gözler önüne serdi. ABD, İsrail’in hava savunma sistemlerine SM2/3/6 ve THAAD sistemleri ile destek sağladı. Ancak İsrail Arrow-3 interceptor stoğunun hızla tükenmesi savunmanın sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.
İsrail’e karşı dengelenmiş bir caydırıcılık
İsrail’in güçlü hava kuvvetlerine karşı, İran hassas menzilli füzelerle Tel Aviv, Hayfa, Be’erşeiba gibi stratejik merkezlere isabetler sağladı. Bu durum, İsrail’in doğrudan saldırı kabiliyetini sınırlandırdı. İran’ın doğrudan füzelerle misillemesi, Tel Aviv yönetimini savunmaları güçlendirmeye ve diplomatik stratejiye yönelmeye zorladı.
Haziran 2025’teki son saldırı-tazmin döngüsü, İran’ın balistik füze programının bölgesel strateji üzerindeki etkisini ortaya koydu. İran, savaş uçakları ya da nitelikli hava savunma sistemleri olmadan da İsrail’in hava üstünlüğünü dengeleyebildi. İsrail hava sahası artık kesin güvenlik alanı olmaktan çıkmış durumda.
Bu durum, iki taraf arasında karşılıklı caydırıcılık dengesi oluşturdu. İran, balistik füzelerini sadece savunma aracı olarak değil, stratejik bir güç unsuru olarak kullanıyor. İsrail de karşı saldırı ve savunma kapasitesini artırmak zorunda. Böylece Orta Doğu’da yeni bir güç ve savunma mimarisi şekilleniyor.
İran’ın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve İsrail ile konvansiyonel silahlanma yarışında rekabet edememesi, Tahran yönetimini balistik füze programına yatırım yapmaya yöneltti. Bu stratejik yönelim, İran’a mevcut teknik ve maddi dengesizlik ortamında İsrail ile yeni bir caydırıcılık dengesi oluşturma imkânı sağladı. İran, Avrupa’nın uydu destekli gözetleme sistemleri ve ABD’nin ileri düzey teknolojileriyle desteklenen İsrail askeri gücüne doğrudan karşı koymak yerine, balistik füze alanına odaklanarak bu açığı kapatmayı hedefledi. Bu yaklaşım, İran’a sınırlı imkanlarla makul düzeyde bir stratejik denge oluşturma kabiliyeti kazandırdı ve iki ülke arasındaki caydırıcılık dengesini daha dengeli bir seviyeye taşıdı.





