Küresel Şirketler Faw Limanı İçin Yarışıyor: Irak Bölgede Önemli Bir Aktör Olarak Geri Dönecek Mi?

12.08.2025 - 12:42 | Son Güncellenme: 28.08.2025 - 14:17
Irak, Basra kentindeki Büyük Faw Limanı’nın tam kapasiteyle faaliyete geçmesiyle jeopolitik ve lojistik konumunu güçlendirmeye hazırlanıyor.
Bu hamle, yolsuzluk, savaşlar ve kalkınma vizyonu eksikliğinin yol açtığı ekonomik gerileme döneminin sonunu işaret ediyor.
Bağdat, söz konusu liman aracılığıyla küresel ticarette jeopolitik haritanın merkezinde yeniden konumlanmayı hedefliyor. Aynı zamanda bu projenin etkisi sadece Irak ile sınırlı değil, Türkiye ve tüm bölgeye yayılıyor.
Gözden Kaçmasın
Bu dönüşüm sırasında, dev uluslararası şirketler limanın yönetimi ve işletmesini alabilmek için yarışıyor.
Bu rekabetin boyutu ve Faw Limanı’nın ne ölçüde önemli bir nüfuz alanı haline geldiği konusunda önemli sorular ortaya çıkıyor.
Bunlar arasında, “Irak, bu tıkanıklık içinde egemen karar alma sürecinin bağımsızlığını güvence altına alacak araçlara sahip mi?” sorusu da yer alıyor.
FAW’ı işletme yarışı
Irak, onlarca yıldır deniz altyapısının bir oyuncusu değil, tüketicisi konumundaydı. Ancak bu eğilim değişiyor gibi görünüyor.
Irak Ulaştırma Bakanlığı, önümüzdeki on yıl içinde bölgenin en büyük limanlarından biri haline gelebilecek olan Faw Limanı’nı işletmek için 11 uluslararası şirketin seçildiğini resmen duyurdu.
Bakanlığın Medya Ofisi Müdürü Maitam Safi’nin 14 Temmuz tarihinde hükümet gazetesi El Sabah’a yaptığı açıklamaya göre bakanlık, ihalenin resmi açılışından önce Bakanlar Kurulu’na sunulmak üzere istihdam dosyasını tamamladı.
Safi, Irak’ın limanı küresel ticaret haritasına taşıyacak, profesyonel bir lansman sağlayacak bir şirket aradığını da ekledi.

Irak Limanları Genel Müdürü Farhan El Fartusi ise, Kasım 2024’te Reuters’a yaptığı açıklamada, bu konuda rekabet eden şirketler arasında China Merchants, Tayvan merkezli Evergreen ve Fransa’dan CMA CGM gibi lojistik sektörünün önde gelen şirketlerinin yer aldığını söylemişti.
Söz konusu listede ayrıca İsviçre’den MSC, Hindistan merkezli Adani, Çin’den COSCO, Filipinler merkezli International Container Terminal Services, Çin merkezli COSCO ve BAE merkezli Global Shipping gibi şirketler de bulunuyor.
Uluslararası şirketlerin çeşitliliği, özellikle hayati su yollarında nüfuz elde etmek için yarışan denizcilik ve ekonomik güçlerin limana olan küresel ilgisinin boyutunu yansıtıyor.
Fartusi, 2026 yılında tam kapasiteyle faaliyete geçmenin beklendiğini, 2028 yılına gelindiğinde ise kapasitenin yıllık 3,5 milyon konteynere ulaşacağını da kaydetmişti.
Öte yandan, ekonomi uzmanı Dr. Ahmed Saddam, 11 şirketin liman işletmeciliği alanında dünyanın en büyük 20 şirketi arasında yer aldığını belirterek, verimlilik ve sürdürülebilirlik açısından en uygun şirketi seçmek için şeffaflık çerçevesinde rekabetin sürdürüleceğini vurguladı.
Dr. Saddam konuya ilişkin Fokus Plus’a yaptığı açıklamada, işletme hakkı verilecek olan şirketin, devletten herhangi bir mali destek almadan, teknolojik ve idari sistemler de dahil olmak üzere tüm operasyonel maliyetlerini üstleneceğini bildirdi.
Bunun da federal bütçe üzerindeki yükü azaltacağını ve projeye daha fazla operasyonel bağımsızlık kazandıracağını belirtti.
Bu şirketlerden bazılarının, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi veya Avrupa lojistik ittifakları gibi büyük jeopolitik projelerle bağlantılı olması ve bu nedenle operatör seçiminin yalnızca idari bir karar değil, karmaşık bir bölgesel ortamda egemen bir siyasi tercih haline gelmesi de dikkat çekiyor.
Başarı oranları ve zorluklar
Faw Limanı’nın inşası sadece teknik bir proje değil, aynı zamanda Irak devletinin mali krizlere, siyasi dalgalanmalara ve pek çok zorluğa rağmen uzun vadeli stratejik bir projeyi tamamlayabilme yeteneğinin bir sınavıydı.
Dr. Saddam’a göre dijital yönetişim, stratejik ortaklıklar ve pazar dönüşümlerine bağlı genişleme planları olmak üzere limanın sürdürülebilir operasyonuna katkıda bulunması beklenen üç kurumsal sütun bulunuyor.
Saddam’ı doğrulayan şey, ileri düzeyde uzmanlığa sahip yabancı bir şirketin varlığının, teknoloji transferine ve Irak personelinin eğitimine katkı sağlayacağı ve bunun da yerel insan unsurunun verimliliğini artıracağıdır.
Yabancı bir şirketle yapılan sözleşmeler nedeniyle egemen karar alma mekanizmalarının aşınması konusundaki endişelere değinen Saddam, sözleşmelerin uzun vadeli olsalar bile ulusal karar alma mekanizmalarını koruduğunu vurguladı.
Bunların özelleştirme veya mülkiyet değil, işletme ve yönetim sözleşmeleri olduğunu, dolayısıyla denetim ve nihai kararın yetkili Irak makamlarının elinde olduğunu ekledi.
Diğer yandan, Irak Ulaştırma Bakanlığı, 8 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada, zorluklara rağmen çalışmaların hızla ilerlediğini, konteyner sahasının yaklaşık yüzde 94, seyrüsefer kanalının yaklaşık yüzde 92 ve bağlantı yolunun yüzde 100 oranında tamamlandığını duyurdu.

Projenin en önemli mühendislik başarısı olarak kabul edilen batırma tünelde ise üçüncü parça başarıyla döşendi ve dördüncü parçanın da yakında tamamlanması bekleniyor.
2 bin 444 metre uzunluğundaki tünelin bin 226 metresi su altında bulunuyor; limanın parçaları verimli ve hızlı bir şekilde birbirine bağlanacak şekilde tasarlandı.
Ancak bu olumlu rakamlara rağmen proje, istihdam konusunda iç siyasi baskılar, sanayi ve hizmet limanı çevresine yönelik kapsamlı bir ekonomik vizyonun olmaması ve ortaklık ve yatırım sözleşmelerine ilişkin egemen kararlardaki bürokrasi gibi bazı zorluklarla karşı karşıya.
Dolayısıyla limanın işletmesinin başarısı yalnızca yapısal bütünlüğünün sağlanmasına değil, aynı zamanda bu büyük projeyi destekleyecek, bağımsızlığını ve sürdürülebilirliğini koruyacak idari ve kurumsal ortamın oluşturulmasına da bağlı.
Kalkınma Yolu’nun önemi
Irak’ın bölgesel lojistik merkez olma yolunda ilk adımlarını attığı bir dönemde, “Kalkınma Yolu” projesi, bölgedeki ticaret ve ulaşım haritasını değiştirmeye yönelik onlarca yıldır yapılan en büyük stratejik girişim olarak karşımıza çıkıyor.
Irak, entegre demiryolları ve otoyollar ağıyla bir yandan Körfez ile Asya, diğer yandan Avrupa arasında küresel koridorların merkezinde yeniden konumlanmayı umuyor.
Türkiye’nin Avrupa’ya açılan stratejik konumu göz önüne alındığında, Faw Limanı’nı Irak demiryolu ağına bağlayacak Kalkınma Yolu projesi, Ankara’nın uzun deniz yollarından geçmeden Körfez ve Asya ile ticaretini artırması için eşsiz bir ticari fırsat sunabilir.
Bu proje aynı zamanda Türkiye’nin Irak’la ticaret bağlarını güçlendirmesi için de bir fırsat teşkil ediyor.
Ankara, özellikle Dünya Bankası’nın ileride Türk ağına bağlanabilecek demiryolu haritasına verdiği destekle, ekonomik nüfuzunu güneye doğru genişletmeyi hedefliyor.
Dünya Bankası, 25 Haziran tarihinde, güneydeki Umm Kasr limanı ile kuzeydeki Musul şehri arasındaki demiryolu ağının başkent Bağdat’tan geçerek genişletilmesi ve modernize edilmesi planının bir parçası olarak, Irak’a 930 milyon dolarlık yeni bir finansman sağlayacağını duyurdu.
Finansman, Irak hükümeti tarafından Mayıs 2023’te başlatılan ve toplam maliyeti 17 milyar dolar olan “Kalkınma Yolu” projesine doğrudan destek sağlıyor.
Dünya Bankası açıklamasında ayrıca, projenin 1.047 kilometrelik mevcut demiryollarını modernize etmeyi, filo ve demiryolu araçlarını yenilemeyi, lojistik merkezleri ve kara limanları kurmayı ve tedarik zincirinde özel sektör katılımını artırmayı amaçladığı belirtildi.
Projenin tam kapasiteyle faaliyete geçmesiyle birlikte sekiz ilde yaklaşık 17 milyon Irak vatandaşına doğrudan fayda sağlaması ve yılda 21 bin 900 kişiye istihdam imkanı sağlaması bekleniyor.
Söz konusu proje operasyonel olarak şunlara katkıda bulunacak:
- Seyahat ve yük taşımacılığı süresinin kısaltılması
- Yollardaki baskının azaltılması ve bakım maliyetlerinin düşürülmesi
- Limanlar ve sanayi merkezleri arasında ticaretin kolaylaştırılması
- Ekonomik çeşitlendirme çabalarının desteklenmesi ve petrole olan bağımlılığın azaltılması
Dünya Bankası’nın açıklamasında ayrıca demiryolu projesinin, sermaye harcamalarının yönetimini denetleyecek ve kurumsal kapasiteleri geliştirecek, böylece şeffaflığı ve uygulama verimliliğini artırarak Irak Genel Demiryolu Şirketi ile uzman uluslararası bir şirketin ortaklığıyla yönetileceği bilgisi de yer aldı.
Projede ayrıca kadroların nitelikli hale getirilmesi, kadınların katılımının artırılması, güvenlik ve toplum kontrol sistemlerinin iyileştirilmesine yönelik programlar da yer alıyor.
Dünya Bankası Orta Doğu Bölge Direktörü Jean-Christophe Carret, Kalkınma Yolu’nun yalnızca bir ulaşım koridoru değil; altyapı entegrasyonunu güçlendirerek ve yeni bir sürdürülebilir büyüme dalgası başlatarak Irak’ı bölgesel ticaret merkezi ile Asya-Avrupa arasında jeoekonomik bir köprüye dönüştürecek stratejik bir proje olduğunu vurguladı. Diğer yandan Dr. Ahmed Saddam, limanın ana planının, bir İtalyan şirketi tarafından hazırlanan 12 bin hektarlık bir sanayi bölgesi kurulmasını da içerdiğini belirtti.
Bu plan, hafif ve ağır sanayi, bir petrokimya kompleksi, LNG ve petrol projelerinin yanı sıra, işçiler ve işletmeciler için hizmet, ticaret ve konut komplekslerini içeriyor. Bu da liman ile çevredeki ekonomik faaliyetler arasındaki entegrasyonu artırıyor.
Kalkınma Yolu ile bağlantının önemine dikkat çeken Dr. Saddam, bunun Türkiye ve Avrupa pazarlarına mal akışının artmasına, elleçlemenin artmasına, yatırımların teşvik edilmesine ve binlerce doğrudan ve dolaylı istihdam imkanı oluşturulmasına katkıda bulunacağını söyledi.
Bunun da “kalkınma bağlantıları” olarak adlandırdığı bağlantılar aracılığıyla ulusal ekonomiyi olumlu etkileyeceğini sözlerine ekledi.





