Sayfa yolu
Suriye’de Mezhepsel Şiddet ve Geleceğe Etkileri


12.05.2025 - 12:46 | Son Güncellenme:21.05.2025 - 14:32
Söz konusu çatışmalar başkentin dış mahallelerinden başlayarak, Dürzi toplumunun büyük kısmının yaşadığı Süveyda vilayetinin kırsalına kadar uzandı.
Bu durum, özellikle İsrail’in Dürzi toplumunu “mezhepsel katliamlardan koruma” bahanesiyle müdahale etmesiyle daha geniş çaplı çatışmaların tetiklenmesi yönünde bir tehlike doğurdu.
Yaşanan çatışmalar, mart ayının başlarında ülkenin sahil bölgelerinde meydana gelen mezhepsel gerginlikten sonra, Aralık 2024’te Beşşar Esed rejiminin düşmesinden bu yana ülkede yaşanan en şiddetli ikinci çatışmalar oldu.

Taraflar arasındaki son çatışmalar, yerel grupların elindeki silahların teslimi konusunda varılan anlaşmanın ardından, güvenlik güçlerinin Şam kırsalındaki üç kasabanın kontrolünü yeniden ele geçirmesiyle sona erdi.
Öte yandan Süveyda’daki silahlı gruplar, eyalet sakinlerinin Genel Güvenlik Güçleri’ne katıldıktan sonra güvenliğin sağlanmasından sorumlu olacakları yönünde hükümetle yapılan anlaşmaya rağmen silahlarını ellerinde tutmaya devam etti.
Olayların arka planı
Nisan ayı sonlarında Şam kırsalındaki Dürzi yoğunluklu bölgelerde patlak veren çatışmaların kıvılcımı, bir Dürzi din adamına atfedilen ses kaydıydı.
Hz. Muhammed’e yönelik hakaret içerikli ifadelerin yer aldığı kayıt, sosyal medya platformlarında yaygın bir öfke ve provokasyon dalgasına yol açtı.
Kaydın atfedildiği şeyh, ses kaydıyla herhangi bir bağlantısı olduğuna dair iddiaları reddetti, mesele uydurma olarak değerlendirildi; çok sayıda Dürzi şeyhi ses kaydını kınadı ve sesin kime ait olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadı.
Buna rağmen, genel olarak Dürzilere karşı oluşan mezhepsel öfke kontrol altına alınamadı ve bu durum, özellikle karışık mezhepsel demografik yapıya sahip bölgelerde çatışmalara yol açtı.
Bu bağlamda, ses kaydı nedeniyle mezhep gerginliğinin yaşandığı Humus’taki üniversite kampüsünde gerginlik başladı.
Bu gerginlikler öğrenciler arasında fiziksel çatışmalara dönüştü ve Dürzi öğrenciler şehirden tahliye edildi. Olaylar hızla Süveyda’ya, özellikle Bedevi mahalleleri ve Şam’ın dış mahallelerine yayıldı.
Bu konuda en önemli gerilim, 28 Nisan akşamı Şam’ın doğusunda havaalanı yolu üzerinde bulunan Ceramana kentinde başladı.
Silahlı unsurların şehre saldırması ve yerel gruplarla çatışması sonrasında birçok yerde çatışmalar patlak verdi.
İçişleri Bakanlığı Genel Emniyet Teşkilatı’nın devreye girmesiyle doğrudan çatışmalar çıktı, ilk belirlemelere göre 14 kişi hayatını kaybetti.
İçişleri Bakanlığı’nın “kanun kaçağı” olarak tanımladığı silahlı gruplar, Şam’ın batı kırsalındaki Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya kasabalarına saldırılar düzenleyerek, mezhepsel gerginliğin giderek açık bir çatışmaya dönüştüğü gösterdi.
Bu doğrultuda bakanlık, bölgeye askeri takviye konuşlandırdı; çatışma bölgelerinin etrafına güvenlik kordonu çekerek bu kasabalara giden yolları kapatarak bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirmeye ve şiddete karışanları yakalamaya çalıştı.
Nihayetinde çatışmalar Süveyda’nın batı kırsalına kadar uzandı ve Şam kırsalında yaşananlara benzer bir atmosferde onlarca kişi öldü ve yaralandı.
Esed rejiminin düşmesinin ardından, Eylül 2023’te Esed otoritesine karşı ayaklanan Süveyda, yeni Suriye yönetimine bağlı Genel Güvenlik Güçleri’nin şehre girmesine izin vermedi ve yerel militanlar silahlarını teslim etmedi.
Şehrin şeyhlerinden Hikmet el-Hicri de Şam’daki yeni otoritenin tanınmasına karşı çıktı.
Aynı süreçte, Süveyda Askeri Konseyi’nin İsrail’den koruma talep ettiği bildirildi.
Krizin kontrol altına alınması

Suriyeli yetkililerin, yerel ileri gelenler ve Dürzi din liderleriyle koordinasyon halinde yürüttükleri çabalar sonucunda Ceramana, Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya’da ateşkes anlaşmasına varıldı.
Anlaşmada ağır silahların derhal, ruhsatsız bireysel silahların ise belirli bir süre içinde teslim edilmesi, silahların sadece devlet kurumlarının elinde olması, kentte istikrarın sağlanması ve hayatın normale dönmesi amacıyla kamu güvenlik güçlerinin konuşlandırılması öngörüldü.
Söz konusu anlaşma metninde, verilen sürenin dolmasından sonra herhangi bir silahı elinde bulunduranların “kanun kaçağı” sayılacağı da belirtildi.
Süveyde’deki Dürzi cemaatinin ruhani liderliği, vilayetin ileri gelenleri ve askeri grupların temsilcileri bir toplantı düzenleyerek, Şam hükümetine taleplerini iletme konusunda anlaştı.
Tarafların talepleri şunlardı:
1) İç güvenlik güçlerinin (polis) eski iç güvenlik teşkilatı mensuplarından, adli polisin ise sadece Süveyda ili halkından oluşan kadrolardan derhal faaliyete geçirilmesi.
2) Süveyda, Ceramana, Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya bölgelerindeki kuşatmanın kaldırılması ve hayatın derhal normale döndürülmesi.
3) Şam-Süveyde yolunun derhal emniyete alınması ve yönetimin sorumluluğu altında güvenliğin sağlanması.
4) Her bölgede ateşkes ilan edilmesi.
Şam’daki yönetim, gerilimi kontrol altına almak ve krizi sona erdirmek için vilayet yönetiminin şartlarını kabul etti.
Mezhepsel gerilimlerin yansımaları ve tehlikeleri
Şam ve Süveyde çevresindeki Dürzilerin çoğunlukta olduğu bölgelerde patlak veren mezhep çatışmaları, rejimin devrilmesinden bu yana Suriye’nin bir bölgesinden diğerine yayılan mezhepsel şiddetin devamı niteliğinde.
Bu şiddet, ülkenin toprak bütünlüğü ve toplumsal birliği için gerçek bir tehdit haline geldi. Zira küçük olaylar bile tüm eyaletleri saran yaygın mezhep çatışmalarına yol açabiliyor.
Bu durum, silahların bireyler ve yerel gruplar arasında yaygınlaşması, mezhepsel seferberlik ve buna kılıf olarak kullanılan mezhepsel dinsel söylem konusunda yetkililerin net ve kararlı bir tutum sergilememesi nedeniyle giderek kötüleşiyor.
Ayrıca yetkililer, örgüt adına hareket eden veya örgütle bağlantılı silahlı grupları kontrol altına alamadı.
Suriye İnsan Hakları Ağı’nın son güncellemesine göre, Suriye kıyı bölgesinde mart ayında yaşanan büyük ölçekte mezhepsel şiddette bin 700’den fazla güvenlik görevlisi ve sivil öldürüldü.
İsrail’in Suriye’nin güneyi ile Filistin’in kuzeyi arasında Dürzi mezhebini kullanarak, Suriye’nin güneyine hâkim olma ve burayı kendi nüfuz alanına dönüştürme arzusundan hareket etmesiyle, son dönemde yaşanan mezhep çatışmaları giderek daha karmaşık ve tehlikeli bir hal alıyor.
İsrail, Suriye’deki mezhepsel gerginliği, Suriye’nin güneyindeki manzarayı yeniden şekillendirmek için kullanıyor.
Suriye hükümet güçlerinin bölgeye girmesini yasaklıyor ve bu şekilde Suriye’yi mezhepsel kantonlara bölme hedefine ulaşmayı amaçlıyor.
Bu senaryonun Suriye sınırlarını aşarak, tüm Levant’ı, özellikle de Lübnan ve Ürdün’ü kapsayan etkileri olabilir.
Söz konusu hedef doğrultusunda İsrail, Dürzilerin koruyucusu olarak kendini gösteriyor ve Suriye hükümetinin mevcut koşullar altında sağlayamadığı altyapı ve sağlık hizmetlerinin sağlanması ve mali teşvikler yoluyla onları kazanmaya çalışıyor.
Bu politikaların pratik karşılığı olarak, İsrail Hava Kuvvetleri, Şam kırsalındaki Sahnaya kasabasının yakınlarını hedef alan saldırılar düzenledi.
Ancak bu saldırılardan önce de Suriye güvenlik güçlerine ait bir mevziyi hedef alan ve bir güvenlik görevlisinin ölümüne ve çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan SİHA saldırısı düzenledi.
İsrail ordusu, bu operasyonları Suriye’deki iç durumdaki gelişmelerle ilişkilendirdi.
Ordu sözcüsü yaptığı açıklamada, Genelkurmay Başkanı’nın, “Dürzi toplumuna yönelik şiddet eylemlerinin devam etmesi halinde Suriye hükümetine ait yerlerin hedef alınması” yönünde talimat verdiğini belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz ise ortak bir açıklama yaparak, İsrail işgal ordusunun Eşrefiye Sahnaya’da Suriyeli Dürzilere saldırmaya hazırlandığı iddia edilen bir grubu hedef alan bir “uyarı operasyonu” gerçekleştirdiğini ve bunun Şam hükümetine Dürzilere zarar gelmesini engellemesi için bir mesaj olduğunu belirtti.
İsrail’in müdahalesi sadece bu saldırılarla sınırlı kalmadı, daha ziyade çatışmaları Suriye’nin güneyinde hegemonya kurmak amacıyla kullanma girişiminin bir parçası olarak yaygın hava bombardımanlarına dönüştü.
Saldırılar, Şam’daki Başkanlık Sarayı çevresinin yanı sıra ülkenin diğer bölgelerini de hedef aldı, bununla birlikte gerginlik benzeri görülmemiş bir düzeye ulaştı.
Sonuç
Suriye’de giderek kötüleşen mezhepsel şiddet, ülkenin istikrarını, birliğini ve 14 yıllık iç krizden çıkma kabiliyetini tehdit eden büyük bir sorun haline geldi.
Herhangi bir bölgede geçici yerel ateşkes anlaşmaları etkili bir çözüm olmadığından, bu radikal bir çözüm gerektiren varoluşsal bir ulusal mesele oldu.
Bu konu, İsrail öncülüğündeki ülkenin bölünme planlarını engelleyen ve azınlıkları koruma bahanesiyle ülkenin içişlerine müdahaleye karşı çıkan kapsamlı bir çözümü gerektiriyor.
Söz konusu durum, başta Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılmasının temel koşulu olarak azınlıkların korunmasını öne süren ABD olmak üzere, bazı Batılı ülkelerin tutumlarında da kendini gösterdi.
Suriye'deki yeni yönetim mezhepsel sorunun kökenine inmeyi başaramazken, ona yakın bazı çevreler ise bunu doğal bir gelişme olarak değerlendirdi.
Bu yönetimin öncelikli sorumluluğu, Suriye toplumunun çeşitli kesimleri arasındaki uçurumları kapatmaktır.
Bu da Suriyelilerin, hükümetlerinin kendilerini koruma kabiliyetine ve herhangi bir siyasi ya da mezhepsel hareketin yanında yer almadan herkesi temsil ettiğine güvenmesini gerektiriyor.
Bunun için hükümetin önemli adımlar atması, özellikle Suriye toplumunun tüm kesimlerini siyasi sürece dahil etmesi ve Suriye’de özellikle sosyal medya aracılığıyla aleni mezhep ve tarikat seferberliğini suç sayarak “fitne çıkarmayı ve şiddete teşvik etmeyi” yasaklayan Anayasa’nın 7. maddesini etkinleştirmesi gerekiyor.
Ayrıca güvenlik güçlerinin vatandaşlar arasında mezheplere dayalı ayrımcılık yapması yasaklanmalı, tüm Suriyelilere mezhepsel, dinsel veya etnik aidiyetlerine bakılmaksızın hak ve görevler bakımından eşit vatandaşlar olarak davranılmalı, suçluların hesap vermesini sağlayacak ve yargısız infazları sınırlayacak bir geçiş adaleti süreci başlatılmalıdır.
Bu adımlarla, Suriye içinde bulunduğu krizden çıkabilir ve İsrail’in ülkeyi parçalama ve mezhep çatışması yaşayan kantonlara dönüştürme planlarını hayata geçirmesinin önüne geçilebilir.
Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi (Alaraby)